27 Temmuz 2014 Pazar

gun6 Gito yaylasi ve Kocari

Bugun sisle uyandik. Gito yaylasi bembeyaz, cise nasil da yagmis. Bugunun planinda sabah yuruyus yapmak vardi ama hem cise hem de Kocari'in huzuru ve dinginligiyle kimse cikmak istemedi. Okan'la, Ulvi ve Serhan da Ayder'e inince, biz ele gecirdik Kocari'nin huzurunu. 

Kocari 'kadin' demek bu arada. Cok manidar. ( Burayi Serhan, Ibrahim, Tugay uclusu isletiyor:)

Sabah Arzu ile beraber nefes calistik, sonundaki evre cok guzeldi. Fakat sonrasinda biraz sarsti beni :D megersem biz biraz hizli gitmisiz ondan oturuymus. Bunu, Arzu farkedip aksam soylediginde cok gulduk ve hemen bir dusla uzerimizden attik o agirligi. 

Hava gun boyunca bir acti bir cise yapti. Bi tam karar veremedi ne yapacagina aslinda. 

Bugun bol bol muhabbet edildi, findik, fistik, cekirdek yenildi. Gulundu, aglandi, daglandi…

Hersey sigdi bugune. 

Sonraaa sevgili Tugay'imizin bize sucuklu yumurta yaptigi haberi geldi. O ana kadar ac hissetmiyorken, kokulari alinca nasil da icim kazindi. Yine ana yuregi dayanmamisti Tugay'imizin ve yine beslemisti bizi, o birbirinden lezzetli tadlarla. 

Burada iki gunde bir degisik hissediyor insan. Sanki ezelden burdaymisiz da, ahire burda olacakmisiz gibi. Icten ice bunu dilemekten de geri kalmiyoruz tabii. 

Okan'la Ulvi geldi arada, Serhansa yok meydanda!

Aksam uzeri yogun bir sis basti yine ve cise yagmaya basladi yaylaya. Bir telefon bahanesiyle botlarimi giydim ve kendimi Diren Gito yazisinin yaninda buldum. Telefonun cekmesinden istifade ablacanla konustum durum guncellemesi yaptik karsilikli. Bu arada Serhan gecti arabayla, icinde Ibrahim ve bir de misafir vardi. 


Cise yagmis otlardan birkac tane guzel foto aldiktan sonra, ben de sigindim Kocari'nin sicagina. 


Arzu'nun oku dedigi on sayfayi okuduktan sonra on dakika ayirdim kendime, sonra suya saldim huznumu. Aksin gitsindi Gito'nun koklerine. 

Arinmis ve mutlanmis olarak dondugumde ise salona yemek hazirliklari coktan baslamisti. Bu aksam balik var. beni taniyanlar bilir baligi cok severim. Ama niyeyse istahim kacmis oldugundan yemekte sadece bir taneyi zorla yedim diyebilirim. 

Bol muhabbetli yemekten sonra rituel oldugu sekliyle sazlar alindi ele. Meyveler hazirlandi, rakilar sunuldu misafirlere. 


Bugunku muzik turunuz laz-rock oldugundan biraz degisikti hergunden. Bizler de yurumemis olmamiza ragmen, bir yorgunduk niyeyse. 


Serhancan bir sure sonra zaten calmayi birakip hikayelerini anlatmaya basladi bizlere. 

Cok eglendik misir patlatma makinasi ve daire hikayeleriyle. 

gun5 Ambarli koyu - Balikli Gol 240714 pers

Sabah 5.40 gibi odamda isildayan gunesle uyandim. Nasil da mukemmeldi gundogumu.
Biraz daha uyuduktan sonra penceremden o dehset daglara bakarak kalktim artik. 
Boyle bir goruntuye uyanmak… tarifi yok. 

Dun artik Kazim abi dondu, uc gun bizimle olmayacak. Bugun de sabah da bir kamyon geldi. Ambarli Koyu'nun yoluna normal araba giremiyor. Biz de kamyonla gidecegiz. 
Kahvaltimizi yaptiktan sonra kumanyalarinizi da cantamiza koyarak, kamyonun kasasinda yerimizi aldik. Yaklasik bir saat cok heyecan veren bir yolculuk yaptik.
Bizim icin sahin, artik serce gibi bir kus. Her daim onumuzden, altimizdan, ustumuzden, yanimizdan belimizden bir sahin atmaca vs geciyor. 
Ambarli koyune vardiktan sonra, kamyon sahibi Hursit abinin birisi kangal olan iki kopegi de bize katiliyor ve gollere kadar bizimle geliyorlar. 
Hava bugun gunesli, hem de epey gunesli. Sabahtan yanacaz sandik. Ama yukari dogru ciktik hafif hafif bulutlanmalar basladi. 
Ambali'dan basladik yuruyuse. Ibrahim de bizimle geliyor. Yavas yavas yukseliyoruz. Patika zor degil ama biraz dik ve haliyle artik 2500'lerden 3000'lere dogru gidiyoruz.
Yol boyunca goller ve etrafi saran cesit cesit cicekler cok etkileyiciydi. Daglarin yuzu rengarenk, tablo gibi her yamac.
Her yerden su akiyor, sanki butun zemin dere yatagi olmus gibi.

Karadeniz'in bu yesilligini seviyorum. 2800 2900 3000 metre oldu halen her yerimizde rengarenk cicekler, kocaman papatyalar, mis kokulu kekikler, su kenarlarinda roka, buzzzz gibi su. 



Yol boyu once Tarakli golu, sonra Mavi gol, en son da Buyuk gole ulastik. Buyuk gol 3000metrede, buzdan iliman suyu var. suya girdiginiz ilk dakikalarda cok aci bir sizi yayiliyor, sonra ise birsey hissetmemeye basliyorsunuz. 
Buyuk gol'de kumanyalarimizi acip yemegimizi yedik ve acikan bunyeleri sakinlestirdik. Zagor ve Garip'in kavgalari ise hepimizi korkuttu. Zagor bir kangal ve Garip'in kafasini soyle bir agzinin icine aldi ama hicbirsey yapmadi. Garip ise Zagor'un gerdanina dislerini gecirmis ve kanamisti. 
Bu heyecani atlattiktan sonra yemeklerimizi bitirip cekirdek faslina gectik. Yol boyunca topladigim o kocaman papatyalardan tac yaptim. Cok sahane oldu :) 
Buyuk Gol'de biraz daha takilip, sonra Mavi Gol'e indik. Burada da ayaklari suya soktuk serinledik ve sonra vurduk asagiya. 
Hursit abi bize cay hazirlamis. Esi Maksude hanimin tereyagi cok unlu. Zaten 2500 metrelerde otlayan ineklerin sutunden yapilan tereyagini bir hayal etmek yeter. Tatmamiz icin Maksude hanim bize bir tabak yag ile biraz ekmek getirdi. Herkes kafayi yedi :D ben 4 kilo ismarlamistim ama herkes alinca ancak uc kilo kaldi :)
Olsun o lezzetli mi lezzetli yagdan uc kilom var :D
Sonraaa bindik yine kamyonaa. Hoplaya ziplaya sarkilarla turkulerle cigliklarla geldik Kocira evimize. 
Evimizde elektrikler kesik idi, ben de soguk su ile aldim dusumu. Biraz usuttu ama yapmadigim sey degil, bilen bilir. 
Bugun yemegi disarda yiyecegiz dedi Tugay, biz de tamam dedik. Atesimizi yaktik, soframiza oturduk. Sahane yemekler yedik yine. Bu uclunun herbiri ayri guzel. Tugay, 'ana yuregi iste, dayanamam cocuklarin ac kalmasina' diyor, o yumuk yumuk gozlerinin ici gulerek. 
Mercimek corbasi, guvecte et, makarna salata… hersey o kadar lezzetli ki hic doymayayim istiyorum. 

Sonraaa cay ve Okan'in bize elleriyle yaptigi mozaik pastamizi yedik. Ellerine saglik, sahane yapmissin. 
Ve baslar sarki turku seansi. Bugun disarda soyleniyor sarkilar. Gito'ya ithaf olsun hepsi. 
Gito sarkilarla ve kahkahalarla inliyor. 
Yavas yavas gozler yaslanmaya basladi, artik yavasladi nefesler. Uykuya dogru ilerliyor gece. 

Iyi geceler Kocira halki…

26 Temmuz 2014 Cumartesi

gun4 Elevit - Gito 230714 cars

Sabah gunesle uyanma. Fatma ablanin mihlamasi, boregi ve misir ekmegi ile senlikli bir kahvalti.
Bugun once Elevit yaylasina ciktik, koyu gezdik. Rakim:1800, nufus: belirsiz :) Yok yok bakkal'ini aradik ama ne yazik ki bizim amca vefat etmis :( tabelasi hala duruyor ama kendisi yok. 
Derede mutlu ayaklar;


Sonra buradan ayrilip Cat yaylasina/koyune gittik. Buradan ormanin icinden yuruyerek harika goruntuler esliginde Cancik'a indik. Bu yuruyusum tadi bir ayriydi. Bicilmemis, belinize kadar gelen otlarin icinden ve sonra guzelim bir orman icinden akan patika. Harika. 


Tosi'de ogle yemek molasi verdik. 
Oglen menumuz muhlama digerleri ve buzzz gibi bir bira oldu. 

Yemekten sonra arabamiza binip Gito yolunu tuttuk. Gito'ya gelene kadar o kadar guzel manzaralar, goruntuler, doga eslik etti ki bize buraya kadar agzim acik geldim neredeyse. 
Sonra zaten Gito'ya varinca kendimden gectim. Burada Kocira Pansiyon'da kaliyoruz. Ibrahim, Serhan ve Tugay uclusunun islettigi dunyanin en keyifli yerinde en keyifli insanlar kendileri. Ne kadar muhtesem olduklari aksam daha iyi anlayacakmisiz. Buraya vardigimizda saat daha erkendi. Biraz cay vs ictikten sonra aksam 17.30 gibi gun batimini seyretmek icin karsi yamaca ciktik. Ciktigimiz noktada oyle bir goruntu var ki, tarife sigmaz. Ne yapsam anlatamam. Coook yuksektesiniz, etrafinizda daglar yukseliyor yemmyesil, yaylalar var, yayla koyleri var. karadeniz gorunuyor ufukta. 

Sehre dair hicbir sey yok, goz alabildigine dag, goz alabildigine yesil. Gunes inmeye basladikca renkler koyulastikca, kizillastikca, canlandikca, huzunlendikce, costukca, icim kabariyor. Yuregim buyuyor. Ciglik atmak istiyorum. 
O kadar cok ciglik attim ki zaten, bogazim aciyor. 
Gun batiminda turlu sekilli fotograflar cekiyoruz, cok egleniyoruz. Arada Serhan'dan G16'ya dair bir seyler ogreniyorum. Makinami kesfediyorum. Gerci burada ne cekersem cekeyim, kotu olamaz. Ben cabalasam da olamaz. 
Gunes artik battiktan sonra, sineklerden de hafiften yilmis oldugumuzdan indik yavas yavas.  
Ibrahim ve Tugay'in ellerinden dokulen sahane lezzetleri midemize indirdik. Asil senlik bunlardan sonraymis. 
Ibrahim, Seyhan ve Tugay sazlarini ve tamburlarini aldilar ellerine ve yemekte ve muhabbette super olan bu uclunun bir de muzik yapma becerileri varmis ki, bu herseyden ileriymis. 

Ibrahim elinde saz bir o turkuye bir bu turkuye sicriyor. Hepberaber soyluyoruz sarkilari turkuleri, eslik edebildigimizce. Hopa'li baska misafirlerimiz var, raki getirmisler ve hazirlayip hepimize servis ettiler. Ortalik daha bir senlendi. Coook guzel geldi. 

Muzikle costuktan sonra disarda tel yakarak degisik fotograf cekme denemeleri yaptik. Enstantane ve pozlama suresine dair iyi pratik oldu. 

Gokyuzu nasil da acik, yildizlar nasil da parlak ve cok bugun. Ben iste bunlari fotograflamak istiyorum aslinda. 

Artik yavas yavas uykular da gelmisken saat de yarimi gecmisken odalara cikip uyku vakti. Nasil da gomuldum yorganin sicakligina. 

Iyi geceler Gito, iyi geceler butun yildizlar. 

gun3 Vercenik yaylasi - Kapili goller 220714

Nasil da guzel uyumusum bebekler gibi. Ve dogal olarak erken uyandim. Buralarda boyle, sabahlari fazla uyuyamazsiniz. Sonra hazirlanip, disari ciktim, harika bir gunes dogmustu, hem biraz guneslenmek hem de fotograf cekmek icin.
Guzel bir kahvaltidan sonra yola vurduk kendimizi, Kazim abinin sakinligiyle.
Marsis grubunun sarkilari esliginde keyifli geciyor yollar. 

Vercenik yaylasina vardik ve oradan Kapili Goller'e tirmanisa basladik. Yol cok uzun degil ancak carsak ve kayalik olmasindan dolayi zorluyor, haliyle irtifa da var. yayladan gollere 3,5 km suruyor. Gollere vardigimizda, bunu iste bundan oturu yapiyorum diyorum. Goller 2970 metrede, Vercenik zirvesi ise 3711metre.
Karsimizda Vercenik zirvesi sahlanarak yukseliyor.
Biraz manzara seyrettikten sonra, kumanyalarimizi actik ve yumulduk.
Su golun suyu nasilsir dusuncesiyle suya girip biraz yurudum, ayaklarim dondu ama sahane geldi. Sonra bir kayaya serilip uyuklama molasi. 
Asil olaylar bundan sonra oldu diyebiliriz. Kopru seklinde catilmis batonlarin altindan gecme eglencesi. Once 125cm ile basladik, Ulvi ile ikimiz sonra dogru epey kapistik ama 110'da zorlanarak da olsa gecerek limbo sampiyonu oldum ve odulumu aldim :)
Sonrasinda inise basladik. Inis pek hizli oldu haliyle. Arabamiza bindik ve artik Goboca Dag Evi'nin yolunu tuttuk.

Yolda Cancik'ta cay molasi verdik. Hergun oldugu gibi mukemmel caylar ictik. 

Evimize vardiktan sonra Fatma Abla'nin super yemekleri. O misir ekmegi ve yogurt mukemmel ikilisinin tadi halen damagimda. 
Sonra gunun videolarini seyretme, fotograf paylasma derken uyku geldi. 

Bunlar mutlu ayaklar;

Bunlar da bugunun cicekleri; 



21 Temmuz 2014 Pazartesi

Trabzon-Hopa-Batumi 20/07/14 Pazar

Trabzon havaalaninda bulusma. Ciktim ki Okan kapida. Yagmur yagiyor Tranzon'da cise cise. 
Az sonra yoldaydik, Arzu'yu almak uzere Ardesen'e dogru. Bir yerde 'kirtgel' aldi Okan. Susamsiz simit gibi ama daha ince ve oldukca guzel birsey. Hafif hafif bulanan mideme iyi geldi. Bunu pekmeze batirip firina veriliyorlarmis. Oyle bu cevresi parlak parlak oluyormus. 
Eve vardik. Bir cay yaptik. Sonra Okan'in annesi ve yengesini de alarak Batum'a dogru yola ciktik. 

Hopa'da Gazi Lokantasi'nda pidelerimizi yedik. Kavurmalisi superdi. 
Sonrasinda ver elini Batum. Batum'a gecmek icin pasaporta ihtiyaciniz yok, nufus cuzdaniniz yeterli. Gurculerin pek oyle siraya saygilari yok, sizi omuzlayip onunuze gecebilirler. 

Batum tarafina gecince bizi bekleyen araba ve rehberimizi bulduk.  
Burasi Acara Ozerk Bolgesi, Acaristan da deniyormus. Batum buranin yonetim merkeziymis. 
Batum'a girderken yol boyunca okaliptus agaclarini goruyorsunuz. Okaliptus agaclari buralar icin onemliymis. Zamaninda buralar bataklik iken, okaliptusler bu sulari cekmis ve batakliklari kurutmus. 
Buradan botanik bahceye gittik. Bahcede 5000 cesit agac varmis. Devasa bir bahceydi. Bolgelere ayirmislar bahceleri, himalaya bolgesi, japon bolgesi vs gibi. 
Gezmesi cok keyifliydi. Buraya gelirseniz muhakkak gidin. 

Sonra sehrin muhtelif meydanlari;
Piazza 
Avrupa meydani
Tiyatro meydani
Batum bulvari

Hepsi cok ozenli ve cok estetik, detaylar cok ince ince dusunulmus. Batum beklentilerimin coook otesinde bir yer cikti. Evet belki daha yapacaklari cok sey var ama bu kararlilikla ve ozenle devam ettiklerinde on yil sonra inanilmaz bir yer olacak. Ama estetik kaygilari cok mutluluk verici. 

Ali ve Nino. Ali azeri musluman, Nino gurcu hristiyan. Iste beni cok ama cok etkileyen heykeller. Ali ve Nino unlu iki asik, Kurban Sayid'in romanindan ve ondan esinlenerek gurcu bir heykeltrasin yaptigi bir kadin ve erkek heykeli. Hareketli bir mekanizma uzerindeler. 
Once yavas yavas donuyorlar, sinra yaklasiyorlar ve birbirlerinin icinden gecerek tekrar ayriliyorlar. Cok etkileyici. Ben cok etkilendim. 

Batum'un aksamini gormeden donmek olmazmis, zaten bir ali ve nino'yu seyrederken hava karardi. Ve sehrin isiklari yanki. Bir yandan da Batum Bulvari'ndaki isikli su gosterileri basladi. Sular muzik esliginde dansesiyor, muzigi ise etrafimizdaki direklerin tepelerindeki kucuk muzisyen heykelleri caliyor. Tasarim harika. 

Batum'daki Mc Donalds binasi bile tasarim yarismasi sonucu, yarismayi kazandiklari icin onlara verilmis. Yani bir suru su bu tasarimlariyla katilmis ama mc donalds'in tasarimi birinci olmus ve onlar yapmislar. Saka gibi. Estetik kaygi bu kadar yuksek. 

Etrafta komunizm döneminden kalan evler var. bunlar cok cirkinler. Ama onlar da farkinda bu cirkinligin. Fakat burada hicbirsey yikilmiyormus. Restore ediliyor. 

Bu arada aksam yemegimiz cok sanliydi. Gurcu peynirini pek begendim ve Iamze sagolsun gidip bana bir tekerlek aldi. 

Ters restorani bir de aksam gordukten sonra artik ver elini Sarp sinir kapisi. 

Duty free ugramasi chacha vodka ve snickers alip yola devam. 
Hopa'da Otel Heyamo'da kaliyoruz. Tertemiz mis gibi. Hopa'da kalmaniz gerekiyorsa buraya gelin. 

Biraz cay kahve ictikten sonra, duj ve yatis. 

20 Temmuz 2014 Pazar

Hasret saadeti

Yillardir suren hasret saadete erdi.
Bakalim neler hazirlamis benim icin bu sevdigim diyarlar. 
Uykusuz gecen gecenin altini cizen bir yolculuk ve uyandirma yagmurlari…

Ne demisti babam, 'sevgi, ozlem, hasret, cesaret hepsi sizin icin…'

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Şiir yazasım var bugün..

Geçmişe, geleceğe,
Gidene, kalana,
Şaraba, çaya şiir yazasım var

Olur mu ki demeyin,
Niye olmasın ki!

Ben böyle iken,
Aklım bir yerde, kalbimse bambaşka bir yerde iken,
İçim acıyorken,
Hem de böylesine,

Benden şair olmaz belki,
Ama şiirsiz de olmaz ki!

5 Temmuz 2014 Cumartesi

GBI Gun3 Bratislava - Klosterneuburg 17Haziran14



Bugün sabah Bratislava'dan kahvaltı olarak kumanya aldık ama ufacık tabii, bize yeter mi yetmez. Zaten bizimkiler kahvaltı için bir mekan düşünmüşler bile. Hep beraber oraya gittik yine olaylı bir şekilde. Hiç birisi hatırlamıyor, ama herkes birinin
Bratislava'da kahvaltı yaptığımız meydan


hatırladığını düşünüp onun peşine takılma derdinde. Sonra Evren sayesinde bulduk. Girdik içeri ki, iki tane suratsız abla, bu kadar insanı görünce daha da bir suratsızlaştılar. Zaten mekanda da bana göre birşey yok. Kruvasan hiç yok.
Ekip
Ekip
Ben de çıktım aramaya başladım bir iki yere sordum ve şahane bir yer buldum. Yan yana 5 çeşit harika kruvasanları var. Buradan iki çikolatalı ve bir tane de sade tereyağlı alıp cafe latte mi de sağlama alarak tekrar gittim bizimkilerin yanına. ooo baktım ki daha kimsenin ne yemeği var ne içeceği. E böyle ufak yerlere 19 kişi aynı anda gelirse patlar buralar. İki tane abla ne kadar yetişebilirler ki bu kadar insana. Bir de bizimkilerin harala gürelesi için de daha da zor.
Ama oturduğumuz yer çok güzel. Güzel bir meydanın ortasındayız. Ve biraz vakit geçince sabahın bu saatinde turist kafileleri gelmeye başladı ve o canım meydan bir anda epeyi kalabalıklaştı.

Biz de artık çıkalım yola dedik. Ve ben, Mete, İbrahim, Nisan ve Efe Turtles olarak çıktık yolaaa.
Sonrası ise macera dolu Amerikaaaa.
Ninjalarrrr....
Eveeet GBI'da üçüncü günümüz vee yine nelerle patlak laastiklerle :) Ama bugün top yaptık öyle boyle değil :D
Ben çok gülüp eğleniyordum ama lastiği patlayan arkadaşımız içinse aynı şeyi söylemek çok mümkün değil elbette. Ama olsun, keyfimiz yerinde mi yerinde.

Bugün yol bizi Bratislava'dan alacak, Klosterneuburg'a götürecek, kısmetse, umuyoruz ki vs vs vs :) Dileklerimiz Klosterneuburg gibi adını ezberlememizin günler aldığı bu ufak kasabacık ile :D

Sabah yolumuz bir şenlikle başladı, güzel mıcırlı yollara girdik ama dünkü gibi değil, gidiliyor yani. Haa tabi bundan önce kuma girdik asıl, biraz sürmeyi denedik. Denedik ama artık batınca yapacak birşey yok aldık elimize bisikleti bata çıka gittik, sonra hoop en olur yerinde bindik gittik. Sonra ufacık ufacık mıcır tas karışımı bir yola girdik. ama orası güzeldi pek sorun olmadı, gitmesi de keyifli. Yol çok güzel, nehir kıyısından kıyım kıyım gidiyor. Kumlu yollar orman içindeydi enteresan olan. Bugün Mete bir kaç kere nehre atlama girişiminde bulundu. Ama patlayan lastiklerden ötürü değil canım hemen korkmayın. Keyiften yanii. Sabah saatlerinde baktım bunlar zaten deli, bu kadar deli bir arada olunca, Mete, 'abi şu nehre bir girsek yaa, yüzsek accık' diyo, geri kalanı da 'girelim abi, sen de yeter' diyoo. Ben de eğleniyorum. hahhahaaay bizim takımda şenlik var diye. Ama nehre girecek uygun yer bir türlü bulamadık. Tam nehir kıyısını öyle bir kapatmışlar ki çalılarla geçmek imkansız. Girilebilir görünün yerlerde de nehir çok hareketli. Biliyorlarki onlar girerse çocuklar duracak mı? Hayııırrr. Ben de kendimden şüpheliyim. Pek giresim yok ama suya da dayanamam, bilen bilir. Fakat Gökova Bisiklet Turu'ndan bisiklet taytı il suya girdikten sonra üzerine ıslak ıslak 50 km gidince neler olduğunu çooook iyi biliyorum. Sonraki günlerde sivilcelerden ötürü çok acıdı çook. ama olsun pişman değilim :D

sen patla biz değiştiririz
Neyse biz o bu şu derken bir iki lastik patladı da gazımızı aldı. Sonra üç dört beş oldu. Artık alacak gazımız kalmadı. Ha bir de bir yola girdik ki sormayın. Küçük çakılları yola sabitlemişler gibi, sürekli bir sarsıntı halinde gidiyoruz. Yol gibi ama değil gibi, uzuuuun, düüüüz, bari viraj olsun iniş olsun çıkış olsun. Yok. Ööööle uzayıp gidiyor. neyseki arada lastik patlıyor da heyecan oluyor.
ot kemirenler :)
Amaaa dış lastiğin yarıldığını gördüğümüzde  suratlar bir gitti geldi. Biz henüz pit stop'a gelememiştik ama bizim diğer ekip gelmiş ve geçmiş bile. Bizimkilerde dış lastik vardı yedek, onu bir benzinciye bıraktılar pitstop'tan 15km falan sonra, biz de arada dış lastiği yamadık. Olabildiğince. biz dediğim İbrahim yapıyor biz bakıyoruz yani. Ben, Mete, Nisan, Efe sekiz göz izliyor, iki el habire tak çıkar yama üçlüsünde geziniyor.



Asterix ve Obelix :)
Öyle böyle vardık PitStop'a. Vee baktık bizim destek aracı orada oooh süper dedik ve verdik bisikleti, abiler dış lastiği, iç lastiği değiştirdiler. Şahaneee :)Amaaa asıl macera bundan sonraymış. O kadar çok güldüm ki gerçekten karnım ağrıdı.
Lastik değişim esnasında GBI ekipleri geçiyor
Efenim daha önce de söylediğim gibi bizim küçük kurtlar açlar her daim ve ben de hemen yakında bir bar restoran buldum ve abiler kebapçiçi dedikleri (aslen köfteolan) şey yapıyorlarmış. Neyse geldim millete sordum herkes ok dedi. Bir tek Mete istemedi, o sadece patates istiyormuş. Şahane, gittim siparişi verdim. Adam bi şaşırdı, eminmisiniz, posiyonlar büyüktür falan. Ben de dünden performansları düşününce, evet evet dedim. Neyse bisiklet Fahred Engel'de biz de restoranda yiyoruz güzel güzel, biralar içiliyor, frukolar devriliyor, ben köfteleri satmaya çalışıyorum, bir iki başarılı oluyorum ama hepsini satamıyorum. tabak gerçekten çoook büyükmüş. Ama patatesler mükemmel. Çıtır çıtır şahaneler.
Bir ara bisiklete bakmak için gidilir veee....
Sonra baktım el sallıyor, allaalaa dedim ve gittim. amanıııın bizim Fahradçılar bisikleti yükleyip gitmişler ya! Yaa aynen. Bizi etrafta göremeyince diğer destek arabasına da bırakmamışlar, arabaya yükleyip gitmişler. Arıyoruz telefonu da açmıyorlar. neyse diğer destek aracındakiler ulaştı sonunda. Döneceklermiş.Bugün tak çıkar çok şenlikti zati, bir de bisiklet gidince artık oooh layliriliri dedik. Fakat gül gül gül geberdim. Artık kriz şeklinde. Neyse sonra rahatladık. Hep beraber beklemeye başladık.
Artık bizim diğer destek aracı gidecek ama sadece bizi bekliyorlar, daha doğrusu bisikletin gelmesini bekliyorlar :)
Veee en sonunda araç geldi. Bisikleti indirdiler. Stefan dedi ki, efenim sanmışki biz destek aracıyla gitmişiz! Nasıl oluyorsa anlamadık ama çok deşmedik.

Sonra karınlar tok, artık yüzler mutluuu tekrar çıktık yolaaaa. Bir taraftan da bizimkilerin lastik bıraktığı benzinciye uğramamız lazım vs diye düşünüyoruz.
Yine yollar aynı şekilde, cazır cazır. Ellerimiz titriyor, uyuşuyor artık, derken gümm tekrar lastik tekrar patlar. Tattaataaaam diğer dış lastik de yarılmış :D Artık ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Ama lastiklerin olduğu benzinciye de biraz yaklaşmışız. Hoop yoldan saptık girdik bir köye. Orada İbrahim, Mete'nin bisikleti aldı vee benzinciye lastikeri almaya gitti. Biz de köyde bir haranın önünde, bir ağacın gölgeliğinde oturuyoruz. Atların dedikodusunu yapıyoruz. nasıl olur ki demeyin. Oluyor valla siz de deneyin :D
Arada bari bir faydamız dokunsun diyen arkadaşlarımız lastikleri çıkarma mücadelesi veriyor. Üçü bir oldu ve sonunda başardılar :) Çocukların suları bitti arada.
yaralıyım :)
Ben de bari burada böyle beklemeyelim, illa ki birşeyler vardır etrafta diye bisikletle çıktım aramaya koyuldum. Şeker bir yermiş burası. İki tane teyze gördüm bir sokakta. Onlara gördüm, kafe, bira, bar restoran vs var mıdır diye. Sola dön 50m iler devar dediler. heyyo süper, gittim baktım ki bir beergarden var orada. hemen döndüm. Çocukları alıp oraya götüreyim derken, ben vardım hemen peşimden İbrahim geldi. Lastikleri yapınca hep beraber gittik. Biz bir kahve içtik, Mete, Nisan Efe de dondurma yediler. Sular tazelendi. Ama İbrahim Küçük Emrah modunda, dünden beri Yaralıyım Yaralıyııım şarkısını söyler durur. Ama artık keyifler yerinde. Di mi olması lazım. Lastikler yapıldı, hepsi değişti. Kahveler içildi dondurmalar yendi enerji tam. Burada güzel bir yenilendikten sonra çıktık tekrar yolumuza. Viyana'da gezemedik biz. Pas geçtik sayılır. İçinde geçtik ama sadece geçtik. Alacağımız olsun Viyana'dan.

Veeee Jamaica Beach olayı bugün yaşandı. Ah canım benim Nisanım yaaa. Öldürdü bizi gülmekten.
Efenim  Jamaica Beach bir çıplaklar sahili. ve biz bundan habersiz o yolda giderken birden ağaçlarda arasından bir amca çıkıverdi. Full çıplak bizim amca. Şu anda yazarken bile katılıyorum gülmekten, Nisan'ın o anki ve sonraki tepkileri görülmeye değer. Nisan olayı şöyle anlatıyor, 'önce baktım insan mı diye, baktım insan, baktım adam mı diye, baktım adam, noluyo lan, ormandan çıplak adam çıkıyor' dedim diyor. Sonra yol o sahil boyunca gidiyordu ve sonrasında benzeri örneklere sıkça rastladık.
Kırıldık gülmekten anlayacağınız.
Sonra bir yerde mola vermiştik, 2-3  km sonra Nisan suluğunu orada unutmuş, o almaya gitti biz de bekliyoruz. Ara ara yine kopuyoruz gülmekten. Sonra Nisan geldiğince aslında Efe'nin gözlük de ordaymış ama bizimki farkında değil :D

Klosterneuburg'da kamp alanımız...
 Neyse tekrar çıktık yola ve güzel keyifli yollardan vardık Klosterneuburg'a. Bugünkü kam yerimiz yeşillik alana kurulmuş dev çadır şeklinde. Spor salonu vs değil yani. Tabii biz epey geç vardığımızdan, biraz yer aramamız gerekti ama olsun bulduk bir yer konduk.
Fakat asıl merak ettiğimiz Ezgi nerede?
Bugün Ezgi, Viyana'ya trenle gidecekti Hamza ile beraber, oradan da bisikletle geleceklerdi son 30km yolu. Meğersem onlar da ayrı maceralar yaşamışlar. Hamza kardeşimiz yine dişi bulduğu her mahlukatın peşinden giderken katbetmiş Ezgi'yi. Ezgi, Hamza'yı aramaktan helak olmuş. Sonra İngiliz takımdan birileriyle araba kiralamışlar vs falan. neyse akşam bayağı geç vakitte geldiler. Biz Ezgi'ye sünger ayarlamıştık ama Hamza da otelcilerden olduğundan Hamza'ya koymamıştık. Ama bizimkilerin otel çok uzakta olduğundan, Hamza da gitmeyip bugün kampta kaldı. Çok eğlenmiş öyle dedi. Komik çocuk biz de eğlendik.

Sonraaa efenim, kampa varılınca ne yapılır, bisikletler yerleştirilir ve duşa gidilir. Bugün duş için 500m kadar ilerdeki havuzun duşlarına gitmemiz gerekiyor. E naapcaz gitcez tabii ki. Yüklendik eşyalarımızı gittik. Orada super açık kapalı bin çeşit havuz var. yanımızda mayo yok diye tekrar üzüldük. hadi nehri geçtik. Bari şurada bir yüzeydik eyiydi :) Olsun biz de accık seyrettik.
Buraya gelirken bir MTB parkuru gördük. Çocuklar görünce çıldırdılardı zaten. Duş vs aldıktan sonra baktım ki bunlar acele acele giyinmişler tekrar. kasklara gopro'lar takılmış, bisikletle koştur koştur bu parkura gittiler. biz de peşinden. Ama bizimki seyretmelik. Onlar uçuyor atlıyor. Birisi parkuru tamamlayıp geliyor, bisikleti veriyor sonra öbürü başlıyor. Çok eğlenceli bu bebeler yaa. keyif alıyor ve çok keyif veriyorlar. GoPro'yu yere koyuyorlar setten uçuşlarını kaydediyorlar filan güzeldi. Eğlendik hepberaber. mıncıklayasım geliyor arada bunları.
Sonra kampın yanındaki büfede pizza benzeri bişiler bulduk ve onlara yumulduk. Klasik olarak biz bira, onlar fruko :D Ya da fruko niyetine gelirse artık. Her seferinde Fruko istediler ama hepsinde de başka birşey içtiler :D Sonra kampın spagetti bolonezini deneyelim dedik ama çok kötüydü.
Olsun bira güzel. Çoook güzel, çeşit çeşit biralar içtik.
Ara ara Nisan'ın Jamaica Beach yorumlarını dinleyip, karın egzersizi yapıyoruz :D

Biz Nisan'a gülüyoruz diyoruz ya, aslında Nisan'ın gölgesinde kendimize gülüyoruz. Ama hani biz büyüğüz ya saklamayı saklanmayı iyi biliyoruz, ya da öyle olduğumuzu sanıyoruz.
Efe'yi hiç katmayın efenim, Efemiz 'cooool baby'. Coool hem de öyle böyle cool değil yani. Dedik ya 'yollar gidişine, kızlar duruşuna hayran' o biçim yanii, 80'lerin James Dean'leri ayağa gelsin. O biçim.

Çok güzel ve keyifli bir gün oldu yine. Efemiz ve Nisanımız yine varlıklarıyla neşemizi katlayarak artırdılar, yollar güzeldi, yoldaşlarla da tadından iflah olundu.

Günün özeti ise Jamaica Beach idi :) Sen çok yaşa Nisan...

Bu da Endomondo'dan günün özeti. Tuna nehri boyunca güzel bir sürüş. EuroVelo 6 yolu idi sanırım gittiğimiz yol.