7 Aralık 2014 Pazar

PIA

Evet, cok ama cok guzel. 
Guzelligini anlatmaya yetersiz kaliyorum…

En sevdigin olmasinda hakkin var sevgili arkadasim!

Atilla Ilhan'dan PIA

PİA

ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm

4 Aralık 2014 Perşembe

Siir soylesisi

Bugun bir arkadasimla siir soylesisi yaptik, ama onun kapanisi yaptigi siirden oturu ben hala kapayamiyorum gozlerimi, uyku acitir, yorgunluk kirarken bile…

Iste geceyi, gunu, gozleri dagitan siir…

 

HANİ KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN   


   Yiğit harmanları, yığınaklar,

   Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.

   Dize getirilmiş haydutlar,

   Hayınlar, amana gelmiş,

   Yetim hakkı sorulmuş,

   Hesap görülmüş.

   Demdir bu...

  

   Demdir,

   Derya dibinde yangınlar,

   Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...

   Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,

   Çelik kadavrası korugan'ların.

   Ölünmüş, canım,ölünmüş

   Murad alınmış...


   Gelgelelim,

   Beter, bize kısmetmiş.

   Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,

   Susmak ve beklemek, müthiş

   Genciz, namlu gibi,

   Ve çatal yürek,

   Barışa, bayrama hasret

   Uykulara, derin, kaygısız, rahat,

   Otuziki dişimizle gülmeğe,

   Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...

   Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,

   Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret

   Ve asıl biz biliriz kederi.

  

   İçim, bir suskunsa tekin mi ola?

   O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,

   Ve genç bir mısradır

   Filinta endam...

   Neden, neden alnındaki yıkkınlık,

   Bakışlarındaki öldüren buğu?

   Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...

   Nasıl da almış aklımı,

   Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,

   Dost, düşman söz eder kendi kavlince,

   Kınanmak, yiğit başına.

   Bu, ne ayıp, ne de yasak,

   Öylece bir gerçek, kendi halinde,

   Belki, yaşamama sebep...


   Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.

   Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

   Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...        

   Ve zehir - zıkkım cıgaram.

   Gene bir cehennem var yastığımda,

   Gel artık...

          

                                     Ahmed ARİF

Süreya