24 Haziran'24 Ptesi akşamı işleri toparlayıp, tüm toplantıları da bitirdikten sonra düştüm Ula yollarına. Oh nasıl güzel serindi oralar öyle. Kaş'tan sonra sırtıma polar atma ihtiyacı ne de güzel geldi. Ertesi sabah Fişek Organik Çiftliği'ni kısa bir ziyaret edip, düştük Ankara yollarına. O akşamüstü Sivas'tan gelen misafirlerle Hafik Zara vs komik muhabbetler yapıp, sabahınan geç kalmadan düştük Sivas yollarına. 26 Haz'24 Çarşamba günü Sivas ve sonrasında Kemaliye'ye varışla geçti.
Sivas merkezde Ahmet Usta'da köfte molası verdikten sonra düştük tekrar yola, benim "hiç değişmemiş olan amcamların evi" yanlış bulmam sonrası, babamı ziyaret edip sonra Kemaliye yolu üstünde Divriği Ulu Camii'yi görelim dedik.
Gördük. İyi güzeldi.
Sonra ver elini Kemaliye. Kemaliye'de Belediye Oteli İnci'ye attık kendimizi. Temizlikten epey uzak odalarda geceyi geçirdik. Ben işi gücü toplantıları toparladım, ertesi gün Kadın Kooperatiflerindeki abla sayesinde Hatice Hanım'ın evine Bahçeli Konuk Evi'ne gittik. Ohhh iyi ki de gitmişiz. Ev tertemiz, yatak, çarşaf, banyo her yer tertemiz. Çok da güzel bir bahçesi var. O günü zaten hepimizin çok işi olduğundan üçümüz de bahçede çalışarak geçirdik. ha yarı çalışmaca yarı muhabbet şeklinde.
Kemaliye'deki tüm kalışımız bundan donra Hatice teyzenin evinde geçti. O Ctesi günü müsait değildi, onda da biz kamp kurduk :) Kamp sonrası geldiğimizde Hatice teyze'nin "hakkatten sokakta mı yattınız sorusuyla pek eğlendik :)"
Kemaliye'de neler yaptık. Çok güzel şeyler. İlk günü toplantılarla bahçede geçirince, sonra kendimizi attık dışarı ve Zincirlikaya'ya gittik. Ha bu arada öncelikle neden Kemaliye'ye gittik sorusuna cevap gelsin. Bir önceki haftasonu Kemaliye Ultra yarışı vardı ve ben katılmayı çok istiyordum ama iş ev vsvs gidemedim. Ama dedim sonra gidicem ben, öyle veya böyle. O aralar Doruk'la dalış eğitimi tarihlerini kesinleştirdikten sonra, Hakan'ı arayıp sana iş çaktım ehehehe geyiği yaptım. tam telefonu kapatırken de aa ben Sivas,Erzincan,Tunceli,Malatya vs gezicem ha bak istersen bilgin olsun dedim. O da hımm iyi fikir bak olabilir, neden olmasın dedi ve 15 dk sonra arayıp ben de geliyorum dedi. Ondan bir 15 dk sonra da arayıp Doruk da geliyor dedi. Anaaa noldu yaw böyle ne güzelli oldu bir anda didim ve mutlu mesut iki gün sonra çıkacağım yolculuğun heyecanına kapıldım. Leyleyley loyloyloy yani. Ay lav spontanelik.
Nerede kalmıştım Zincirlikaya'da. Dedik böyle yapmayalım çıktıkça çıkıyorus(Doruk dedi ben değil) ben çıkarım :D Ertesi gün buradan güzelce yürüyelim.
28 Haz'24 Cuma - Taşlı Yol
Rota oluşturuldu, Taşlı Yol yürünecek. Muhteşem bir yol. Mağaralar bütünü gibi bir yol. 11 kmcik. git gel 22 işte. Ama düz sayılır. Fekat efsaneli güzel. Hava çok sıcaktı ama mağara tüneller bütününden yürürken güneş yakmadı. İlk gün için uygun, mantıklı bir yol oldu. Fantastik bir yermiş, pek sevdim. Bir çok motorcu, endurocu gördük ve Karanlık Kanyon'un tam çıkışında da Africa Twin'iyle Erdi'yi gördük. Saç ekim uzmanı, motoruyla Göbeklitepe'den geliyordu, İstanbul'a gidiyordu. Bir iki foto çekip iyi yolculuk diledik karşılıklı. Umarım sağlıkla kavuşmuştur kızına ve o gidondaki oyuncağı daha çok gezidirir sağlıkla sıhhatle.
Burayı bitirip arabaya vardıktan sonra yolda Etnografya Müzesi'nde bir durak yapıp, müzeyi ziyaret ettik. Burada en çok ilgimi çeken şey Anadolu Pars'ının postu ile zamanında Hindistan tarafından Türk çocuklarına "hediye" edilen fil canlısının iskeleti oldu. İkisine de üzüldüm :(
Evimize döndükten sonra, akşamüstü bizim bitirim ikilinin dün akşam ben çalışırken keşfettiği yolu yürümeye çıktık. Ohohohooo karadutlu yol. Ay lav Karadut çok :D Tabii ki Doruk'la bir miktar daldık yidik, boyandık.
Yürüdük yürüdük Kemaliye'ye vardık. Derdimiz kuran kursunun olduğu yerdeki yemekçide yemek yemek. Keşkek hariç her şey çok güzeldi. Lakin o dut ve cevizden yapılan tatlı neydi öyle. Öldürdü bizi. Beş ateş güzeldi ama. Onu yiyebildik. Bu kadar yiyince eve yürüyüş iyi geldi. Özellikle karanlıkla gölge fotomuz efsaneliydi. Sonra güzel bir uyku. Yarın Ctesi uzun yol günü.
29 Haz'24 - Ctesi - Kemaliye --> Sandık Köyü
Ertesi gün hastanenin oradan başladık çıkışa, çok güzel dik bir yamaçtan çıktık. Yürüdüğümüz yollar çok güzel işaretliler babalar ve şeritlerle. Çoğunlukla koşu rotalarını takip ettiğimiz ve o da üç beş gün önce olmuş olunca iz bulmak çok kolay oldu. Neyse tepelere tırmandık. Çok güzel bir ağacın altında mola verdik, sonra ileride bir ağıl ve bir amca gördük yanına gittik. Şaban amcayla sohbet muhabbet(Hakan the amcasavar, susamıyor arkadaş ne çok konuşuyor amcalarla). Herhalde ayaküstü yarımsaat konuştuktan sonra gittiğimiz yol yol olmayınca döndük, düzgün rotaya girip arka taraftan Sandık Köyü'ne yine muhhteşem görüntüler eşliğinde indik. Oradan Kemaliye'ye gelmek için otostop çektik, Yusuf annesinin yanına geçip, sinirini taştan çıkarırken, biz üçümüz Ford'un arkasına doluşup geldik Kemaliye'ye attık ve kendimizi meydandaki Cumhuriyet Lokantası'na ohhh miss gibi yedik içtik doyduk. İşte şimdi kamp kuracak yer bulmalıydı. Araştırdık taraştırdık, tepelerde federasyonun eğitim yaptığı yeri bulup oraya kurduk kampımızı. Yıldızlar, biz, çay, bol muhabbet, sinekler, şiddetli rüzgar.... Hepsi çok güzeldi be....
Gece
boyu esen şiddetli rüzgar uykuyu zorlaştırsa da uyuduk az buçuk.
Yıldızlar, yıldızlar, yıldızlar çok güzeldi... Gün ışıyınca uyanan Doruk
canlısı ile Ayten canlısı dayanamayıp Hakan canlısını da kaldırıp, bir
kahve yapıp, içip Apçağa Köyü'ne doğru çıktık yola. Burada "Orda bir köy
var uzakta..." nin şairi olan Ahmet Kutsi Tecer'in babasının evi
müzesini ziyaret ettik. Bir çaycının bahçesine çöküp yanımızdakiler ve
ve çaycıcan aldığımız şahane tereyağı ile güzel bir kahvaltı yaptık.
Fırında ekmek bitmişti ama bizde ekmek vardı. Biz de dönüşte aldık o
ünlü fırının ekmeğinden. Hatice Teyze'nin bize hazırladığı kahvaltı
çıkınına koyduğu ekmektendi. Demek ki burada böyle uzun lavaş ekmeği
yapıyorlarmış. Güzel tereyağı ve tulum peyniriyle öyyyyle güzel oluyor
ki, amanin aman aman.
Her şeyin bu kadar lezzetli olması
sonucu bizim yürüyüş biraz geç başladı ama sorun değil. Tam yola çıktık
ki bir de ne görelim kocaman bir karadut ağacı. Biz Doruk'la kendimizi
kaybettik ve ağaca daldık ama öyle böyle değil. Dutlar öyle iri, öyle
lezzetli, öyle güzel ki. İnsanın aklını alıyor. Almakla kalmıyor bir de baştan aşağı kırmızıya boyuyor. Olsundu boyasındı.. Ohh güzeldi, çok güzeldi. Bir de yanında senin gibi ve senin kadar seven birisi daha olunca ne de güzel oluyor.Yol boyu çok güzel ve keyifli dağlar, amnzaralar, bolca çeşme, her çeşmenin başında dut ağacı ve dutlara dalan biz. Bir ara kendimi kaptırıp, Emin abi(Emin İgüs) kulaklarımda çalan dut ağacı türküsünü söyledim. Ne güzel bir türküdür ve Emin abi de ne güzel söyler onu.
Dağları hayranlıkla seyredip, her gördüğümüz çeşmeden su içip, her dutun tadına bakarken bir erik ağacına varışımızla Ergü Köyü'ne de vardığımızı anladık. Burası da güzel ama Apçağa kadar değil. Meydanımsı bir yerde ayakkabılarımızı değiştirdikten sonra başladık yürümeye. Araba Apçağa'da mecburyürüyüş ve otostop beklentisi. Van Erciş'ten gelen bir minibüs aldı bizi sağolsun. Erzincan'a gidiyorlarmış onlar da. Ben yanımdaki dünya güzeli kızla muhabbet ederken birden yol bitti ve biz indik. Umarım o dünya güzelinin hayatı da çok güzel olur.
Apçağa'ya vardıktan sonra bindik arabamıza ve döndük Bahçeli Konukevi'mize. Dünkü kamp sonrası banyoya olan ihtiyaç büyük. Yarın Hatice Teyze'nin kahvaltısını paket değil de oturup yiyelim yaw dedik :D
1 Temmuz'24 Ptesi-Kemaliye-Sırakonak-Çemişgezek-Tunceli Ovacık
Kahvaltıyı
yutarken Hatice Teyze'yle güzel muhabbet ettik. Hatice Teyze de bize
ısrarla Sırakonak Köyü'nü görün diyince Tunceli Ovacık yoluna çıkmadan
mecbur uğradık Sırakonak Köyü'ne. Güzeldi, lakin Apçağa daha güzeldi.
Bir meydan, bir çay bahçesi, bir ağaç her şeyi değiştiriyor işte...
Sonra
rotayı Çemişgezek'ten geçecek şekilde çizdik. Tabii ki Recep Yazıcıoğlu
köprüsünden geçerken indik, bir foto çektik. Andık, saygılar sunduk
ilerledik.
Bir ara açlık vurdu, durduk. Kahvaltı vs yedik
içtik. Sonra Çemişgezek'e vardık. Yol boyu bir sürü dağ keçisi ya da
geyik gördük. heyecanla hoplayarak fotolarını çektik. Taş Köprüye
uzaktan el salladık ve devam ettik Ovacık'a d
oğru.
oğru.