1 Temmuz'24 Ptesi;Ovacık
Çok zaman geçmiş yaa, daha çok ve sık yazmak lazım. Yoksa, silikleşiyor anılar.Çemişgezek'ten geçerek geldiğimiz Ovacık'ta Turistik Otel Akın Bey'i bulduk, odalara eşyalarımızı attık kısa bir yürüyüşe çıktık. E çok kısa oldu çünkü burası minnacık bir yer :)
Akşam da oturup yarın nereye gidelimin planını yaptık ve Karagöl'e çıkmaya karar verdik.
2 Temmuz Salı; Karagöl-Ovacık
Sabah epey erken kalkıp, 5 km kadar uzaktaki köye varıp arabayı orada bırakıp kendimizi Karagöl'ün çokça taşlı yollarına vurduk. Yol da yolmuş ha, tam bir çarşak deryası. Özellikle sona doğru oldukça dikleşen ama dikleştikçe manzaranın da efsaneleştiği, neredeyse teknik diyebileceğimiz bir çıkışla gidiyoruz Karagöl'e doğru. Güzel olan ise, bu apaçık çıplak alanda, yanmamamızı sağlayan bulutlar. Hava güzel kapadı, tatlı bir bulut örtüsü hem havayı serinletti hem bizi yanmaktan kurtardı. 11,5km gibi bir mesafe sonra göle vardık. Yukarı çıkarken önce başka küçük bir göl gördük 3-4kmlerde tabii ama kanmadık. Ha bir de biz çıkarken üç tane eşekle üç tane abi gördük selamlaştık. Onlar bize, biz onlara şaşırdık :)
Tabii ki göle çıkınca naapılır, göle girilir. Biraz hazırlıksız geldiğimden arkadaşları tepenin öbür yamacına gönderip Karagöl'ün soğuk sularında tozumdan, derdimden, tasamdan arındım. Ama havanın bulutlu olması bizim 2500 metrelerde olmamız sebebiyle çıkınca çoook üşüdüm. Giyebileceğim ne varsa giydim ama üşüme geçmiyor. Gölün ilerilerinde koyun sürüsü var. Herhalde yolda karşılaştığımız abilerin sürüsü diye düşündük.
Biraz ekmek, peynir, yumurta vs atıştırdıktan sonra dönüşe geçtik. Öyle güzel çiçekler var ki, gözünü alamıyor insan bazen.
Çarşak inişi en sevdiğim. Sanki kayak yapıyoruz. Fıtı fıtı inerken yolda aynı abileri tekrar gördük. Abiler de bizi görünce dayanamadı ve şöyle dediler "hadi biz mecburuz çıkmaya da siz niye çıkıyorsunuz?" Güzel soru, didiklersek varoluşsal tartışmaya girebiliriz diye didiklemedik, inmeye devam ettik.
Aşağıdaki gölün orada tekrar bir mola verip güzel fotolar çektik. Yolun bundan sonrası ayrı bir eğlenceli geçti. Hakan başka bir taraftan giderken biz Doruk'la toprak yoldan gitmeyi tercih ettik ama bu tercihimiz sonucunda ise dereden geçmemiz gerekti. Doruk bunu minnak minnak taşlardan vs sekerek gerçekleştirirken, ben büyük taşları dereye atıp kendime rahat bir yol açma derdindeyken Doruk'u ısrarla ıslatmış olabilirim. Sonunda ben de geçtim ve ağılın yanından doğru yürüyerek arabaya vardık. Tam dökünüp arabaya bindik ve bir sağanak indirdi ama nasıl. Vay bee dedik, valla iyiyiz haa :D
3 Temmuz'24 Çarşamba; Munzur Gözeler, Ziyaret
Ertesi gün iş güç vs olduğundan uzun yürümeli programlar yapmadık. Sabahtan Munzur Göze'lerine Ziyaret denen yere gittik. Gözelerde buzzzz gibi suya ayaklarımızı soktuk(sadece ben), dolandık, yürüdük, foto çektik. Haa giderken bir çift otostop çekti onları aldık. İkisi de müzik öğretmeniymiş. Kayyumla işsiz kalınca gözelerin orada stand açmaya başlamışlar. Kahvaltılarına davet ettiler bizi. Biz de gözeleri dolanmamız bitince kahvaltılıklarımızla çöktük yanlarına ve keyifli güzel sohbet eşliğinde çayımızı içip yumurtalarımızı yedik. Hatta arada türkü söyledik. Bu da böyle oldu. Dönüşte de biraz üzüm vs aldık ve otele döndüğümüzde ben odaya çalışmaya gittim, arkadaşları da otelin karşısındaki yere bıraktım. Ben toplantılara girdim çıktım onlar hala orada oturuyorlardı. Benim işler 4-5 saat sürdü onların da bitmeyen sohbet 4-5 saat sürdü. Sonra hep beraber kalktık ve dağıldık, yoksa yarın erkenden kalkamayacağız. Yarın Mercan Gölü var gitmek istediğimiz :)
4 Temmuz Perşembe; Şahverdi Köyü'nden Mercan Gölü'ne
Sabah epey erken çıktık yola ama önce yanlış köye gitmek, sonra da girdiğimiz yolun çok bozuk olması sebebiyle biraz geç ulaştık Şahverdi Köyü'ne ama olsun sıkıntı yok. Daha garip olan şey ise dağın başında köyün dibinde arabayı bıraktığımız yerde bir adamın gelip bizden arabaya bakma parası istemesi oldu. Biz kalakaldık ilk başta ama çok uzatmayıp Hakan'a(the amcasavar) 100 lirayı verip amcaya vermesini söyledik. Ama canımızı sıktı çok.
Çok takılmadan toplanıp yürüyüşe başladık. Yukarıda başka bir amca selam verip yanaşınca, biz tedirgin olduk biraz aha bu ne isteyecek diye ama tabii ki o bir şey istemedi. Sadece biraz yolu anlattı sonra da kendi yoluna gitti. Mercan Gölü'ne çıkarken yol boyu Mercan Dere'si şahane akıyor. Dere bazı yerlerde daralıyor bazı yerlerde genişliyor, etrafı yeşillik harika bir yamaçtan doğru yükseliyoruz göle doğru. Derken bir göle geldik ama burası değilmiş bizim göl, daha çoook ilerdeymiş. Amaa bu gölün kenarında "ayı" ayak izi gördük veee çok tazeee. Dımdımdıdmdım. Yapacak bişi yok, çıkmaya devam. şahane çiçekler ve görüntüler eşliğinde çıktık göle. Off ama nasıl güzel görünüyor ve nasıl turkuaz. Adını hakediyor. Tabii bu sefer hazırlıklı gelen ben, hayatımın en soğuk gölüne gireceğimden habersiz soyundum ve göle girme çabasına başladım. Soğuk ama çok soğuk, ama nasıl soğuk. Oyy bu nee çok soğuk. Girdim, yüzmeyi denedim ama eklemlerim buz tuttuğundan yüzemedim lakin yürüdüm. 6dk sonunda çıktım. Bugün hava massssmavi idi ve sıcak. Sudan çıkıp kurularımı giyinince hiç üşümedim. Enteresan deyip şaşırarak mamaları gömdüm :) Dün aldığımız o üzümler yalnız bu kadar mı lezzetli olur :D
Sonra aynı yoldan gerisin geri indik köye ama yolda hep aklımızda araba. Acaba yerinde mi, acaba her şey yolunda mı vsvsvs. Aklımız ferfecir. Neyse sonra vardık her şey yerinde yolunda. Oh deyip arabadaki birayı 8 derecelik suda soğuttuk ve paylaştık Hakan'la. OOhh bir güzel hüplettik taşın üstünde. Doruk soda içmeyi tercih etti. Yoksa ona da verirdik. Ama ne demiş Neyzen, bira içen çüküne, rakı içen yıldızlara bakar diye. Doruk akıllı adam velhasıl.
Döndük geldik Ovacık'a otelimize dışarda yemekçi bakarken bir teyzenin olduğu minnak bir dükkana girip günün yemeği olan biber dolmasından istedik. Oyy o nasıl güzel bir biber dolmasıydı amanın. Uff hala tadı damağımda. Netekim doyduk. Ben de dönüş yolunda şalvarımı aldım. OOhhh herkes mutlu.
Sonra geldik otele iki çay içip dağıldık odalara.
Yarın suyun öte yanına geçeceğiz. Yani Keban'ın karşı tarafına Elazığ'a. Burada feribotlar çalışıyor karşıya yarım saatte Elazığ'dayız. Ama bu başka bir yazının öyküsü.... Arkası yarın...
0 yorum:
Yorum Gönder