6 Kasım 2024 Çarşamba

46. İstanbul Maraton'u

 Bu yıl İstanbul Maratonu'nda 42 km'yi YenidenBiz deneği için koştum. Geçen yıl TEGV için koşmuştum. Bu yıl ise kadınların iş hayatına dönme yolculuğunda onları destekleyen önemli bir kuruluş olan YenidenBiz için koştum tüm yarışlarımı.

Bu yıl antremanımı bu yarışa göre yapmadım aslında, Eylül'de koştuğum Belgrad Ultra (30k) ve Kzykos Ultra(35k) sonrasında kendime St.Paul Ultra antreman programı hazırlarken farkettim ki aslında İstanbul Maratonu'nunda 42k koşabilirim. Antreman altyapım bunu destekliyor. Dolayısıyla İstanbul Maratonu'na özel bir hazırlık yapmadım açıkçası. Zaten var olanının üzerine onu ekledim. Tabii araya Kaş Yarımadaton'u(12k) da ekleyince işin rengi değişti biraz. kaş yarışı hemen öncesi hafta koşulacaktı ama 12k'yı antreman niteliğinde koşabilirsem sıkıntı olmayacaktı. Böylelikle ona da yazılmış oldum.

Kaş yarışı öncesi dalış programım olduğundan önceki hafta sonu Perş,Cuma,Ctesi dalış yaptım. Sonrasında da pek koşu yapacadım, sadece Ptesi günü sabahtan bir interval yapıp sonrasına da yoga sıkıştırabildim o kadar. Malum canım gelecekti. Ptesi akşam itibariyla az uyku çok strength ile geçti. Sonrasında Kaş Yarımadaton'da oldukça iyi bir yarış koşup yaş grubunda 4.bile oldum. Yarış günü öğleden sonra da Uyuyan Dev'e çıkıp inince yorgunluk sarstı. Ertesi gün de Sarıbelen'de yürüyüş çok güzeldi ama düşen immün sistem, artan yükseklik ve soğukla beraber biraz hasta etti. Tabii bunun içinde çeşitli duygusal çalkalanmalar da tuz biber ekti. Bu şekilde uykusuz ve hasta olarak ve shakeout run vs de yapamadan İstanbul Maratonu geldi çattı.

Kendime dair yarış raporum ise şöyle;

Yarış öncesine dair geçmiş yukarıdaki gibi olunca biraz tırsmıyor değildim. Gece 4.44 kalkıp kahvaltımı vs yaptım. Sonra hazırlıklarımı tamamlayarak çok da vakir kaybetmeden 6:15 gibi evden çıktım metroya binip Taksim'e, oradan da Kbataş'a gideceğim Beylerbeyi'ne vapurla geçmek için. Malum yollar kapalı. Lakin metroya bindiğimde saatimi sarjda unutmuş olduğumu farkettim ve Mköy'de inip tekrar metroya binip eve dönüp saatimi aldım. Bu arada saat 7 oldu. Yeniden durakta beklerken yanıma oturan başka bir koşucuyla günaydınlaştık. Sonra yol boyu muhabbet ettik Fatih bey ile. Koşuya ve kedilere dair güzel bir sohbet oldu, yol nasıl geçti anlamadım. Üzerimdeki geç kalma stresini de almış oldu. Yarış alanında tuvalet sırası beklerken neredeyse startı kaçırıyordum. Sadece iki dk kala alana girebildim. Sanırım ilk defa bir yarışa bu kadar son dakika giriyorum. Stress tavan. O ara Alpaslan ile karşılaştım. Derken telefonumda yer birmiş, bir şeyler silmeye çalışıyorum. Sonra bir anda startı duydum ve koşmaya başladım. Ama o rüzgar. Sabah yağan ve havayı deli gibi soğutan o yağmur sonrasında çıkan o rüzgar da neydi öyle. Çok da soğuk esiyordu. Köprüyü geçerken uçuruyordu resmen. Fotolarda ben bir yanda saçlarım diğer yanda şeklindeler. Çok üşüdüm, ama çok üşüdüm. Zaten daha ısınamaışım üstüne de bu soğuk rüzgar üşüttü. Bu arada nabzım 164lerde geziyor şaka gibi. Düşüremedim, oysa ki pace'im de düşük ama üşüme, stress vs düşmedi. Barbaros yokuşunu inerken biraz sakinler gibi oldu ama orada da ben müsaade etmedim. 15. kmye kadar çok iyi geldim. Orada 15k'lar ayrıldı biz 42ler yola devam daha gidecek çok yol var. Rüzgar da şiddetini ara ara artırarak devam. 30-35dk bir jelimi yutuyorum, 15dk da bir gelen istasyondan suyumu içiyorum derken baktım ki elektrolitlerimi almamışım. Normalde iki jel sonrası bir elektrolit alıyorum. Özellikle ikinci yarıda çok önemli ama unutmuşum. Yapacak bir şey yok koşmaya devam. Ara ara istasyondan portakal dilimi alıyorum ki biraz doğal enerji girsin diye. Elektrolit açısından bir faydası olur. Bir iki kere de muz yedim potasyum olsun diye. Tabii katı gıda olunca devamında yürüyorum. 20-25 km kadar 6 pacelerde devam ettim, ta ki 28.km'de Atatürk Havaalanı'dan dönene kadar. İşte oradan dönünce dünya değişti ve rüzgar kafaya kafaya vurmaya başladı. Şiddeti de artmıştı artık. Böylece 28. km sonra tam bir mücadele ile geçti. Üşüdüm ama epey üşüdüm. Zaten önceki haftadan toparlayamamıştım tam oldum. Böyle böyle paceim düşmeye başladı. 39. km'ye vardığımda oh iyi dedim. ama ara ara koşmayıp ful yürüsem mi diyorum. Bacaklarımın yanları, kalçalarım çok ağrıyor. Onun haricinde kalflarım ve quadlarımda hiç sorun yok. Basen bölgesi ile gluteslar can sıkıyor sadece. Sonra geldi çattı Gülhane yokuşu. Geçen yıldan aklımda kalan nadide şey. Ama gözümde büyütmüşüm, o kadar da kötü değilmiş bu yokuş. Bizim oraların yokuşlarından sonra koşarak çıktım burayı ama artık ruhum teslim olmak üzere. Sonra bir baktım 500m tabelası, koş koş koş 200m tabelası ve koş koş 100m tabelası ve ileride finiş. herkes çığlık kıyamet. Çok güzel bir görüntü ve geçtim finişten. Geçen seneki gibi 4:30 la geçtim. Resmi mat sürem 4:29:10 olmuş. geçen yıl 4:30:22 idi.

Sonra eğilip çipimi çıkaramadığımdan görevli ablalardan birisi çıkardı sağolsun, ben paytak paytak devam ettim, birisi boynuma finisher madalyamı taktı, birisi çantamı verdi. Sonra gidip emanetten çantamı alıp zar zor üstümü değiştirdim. Şu son 5-10 dkda daha da çok üşüdüm. Ha çantamı aldıktan sonra da masaj çadırında 3-4 dk kızların rahatlatması sonucu üstümü değiştirebilir hale geldim. Arada Sibel'le konuştum. Canımcım gelmiş, beni dışarıda bekliyor. Üstümü değiştirdikten sonra terliklerimle çıktım dışarıya ve Sibel'i buldum, bolca sarıldım. Sonra bir yere gidip bolca çay içtim. Üç büyük çaydan sonra gözüm açıldı acıcık ısındım ama hala iki mont var üstümde içimdeki kazağa ilaveten. Sonra beraber Marmaray'a ben Yenikapı'dan metro ve ev. Hemen dujjj ve ayakları uzat instagrama yapış sahnesine dönüş.

İşte böyle. Hem iyi hem de yetersiz hazırlanmayı başardığım bu yarışta, saati unutmalı geri dönmeli ama elektrolitleri unuttuğunu bile unuttuğum bir yarış oldu. Ama her şeye rağmen, hem zihnimi hem de bedenimi çok iyi yönetip yürütüp, tüm olumsuzluklara rağmen sağlıklı bir şekilde tamamladım yarışı. Geçen seneden bile iyi bir zamanla. 72sn 72sndir :)

Bu yazıyı yazdığım Çarşamba gününde kas ağrım vs kalmamış durumda. %80 oranında hepsi geçmiş, sadece yoğunluktan kalan son demler var. Bu hafta böyle sakin geçecek, hafif yürüyüşler ve restorativ yoga yapıyorum. Haftasonu da trekking planımız var zaten. Yumuşan güzel bir geçiş olacak. Sonra ufak ufak recoveri ve base koşuları ile dönerim tekrar. 

0 yorum: