25 Şubat 2010 Perşembe

Su siralar pek bi gezginim-gec kalmis Paris yazisi

Gezmeyi oldum olasi severim, hem de cok. Elime kitabimi alip sokak sokak arsinlarim sehirleri, insanlarla konusur ya da konusmaya calisir, keyif alirim her yolculuktan ayri ayri. Her yerde bir baska hayat, her yerde bambaska hikayeler. Aralik'ta Barcelona'dan bir iki gun tattim, Ocak'ta Paris'ten, e kisa ay Subat'a da Madrid ve Amsterdam'dan enstantaneler koyduk tam oldu :)
Paris'le ilgili ayri bir yazi yazmamisim onu farkettim. Madrid Amsterdam hikayesinden once onu yazayim dedim.
Paris, romantik sehir gercekten. Ocak'in ilk haftasi butun Avrupa dondugu gibi Paris de donuyordu tabii. Ilk gun vardigim da haydi cikip gezelim dediydim sagolsun arkadasim da beni kirmamisti. Fakat havanin gece -17 lerde olacagini biraz abarti haber diye dusunmustum. Ancak degilmis, bu kadar hic usumemistim diye dusunuyorum. Uzerimdeki kayak montu iyi guzel de, sonucta normal bir kadife bir pantolon giyiyordum ve o soguga viz geldi. Halen hatirliyorum gece eve geldigimizde yattiktan iki saat sonra bacaklarimi isitmaya calisiyordum da olmuyordu.
Paris duzenli bir sehir, meydan yapilari bir papatya gibi. Ortada bir meydan var ve oraya acilan bir cok yol var ve hepsi dogal olarak bir birine bagli. Gordugum kadariyla butun sehir bu sekilde yapilmis. (Madrid'te de benzer bir yapi vardi.)
Champs-Élysées, Tour Eiffel, Arc de Triomphe, Notre Dame, Pantheon, Moulin Rouge, Opera binasi meydanlari sokaklari, gercekten cok etkileyici. Butun sehir halen o eski dokusunu koruyor. Yilbasindan hemen sonraki hafta orda oldugumdan sansli idim, her yer sikir sikir isikli idi. Ben de pek severim oyle isil isil. Biraz senlik yapalim,

Eiffel Kulesi ya da onlarin deyimi ile Tour Eiffel. Aksamlari saat 1'e kadar, her saat basi boyle isil isil oluyor, yaklasik bir dakika boyunca boyle elmas gibi parliyor inanilmaz bir goruntu. Cok sansliydim ki arkadasimin evinden her aksam onu seyredebildim :)













Notre Dame - kesinlikle icini de gormek lazimmis. Ben girdigim de Pazar gunu oldugundan bir de ayin vardi. Sanslimiyim neyim.













Arc de Triomphe ve Champs-Élysées. Caddeler sikir sikir dukkanlarla dolu.






Louvre Muzesi - Burasi icin uc gunumun bir tum gununu harcadim ama sadece yarisini gezebildim. Resimde arkamda gordugunuz U seklinde bina tumuyle Louvre oluyor ve icinde dort kat var. Bilet alirken abonmanliklari falan gorunce sasirmadim zaten. Icinde kac bin tane eser oldugunu hatirlamiyorum su anda ama kesinlikle vakit ayirin ve gorun. Veee asagida olayli Mona Lisa tabii ki.








Soguk Paris gunlarinin ilaci nedir, tabii ki sicak sarap! Ve degisik seyler denemeyi seven ben ne denedim, salyangoz. Iiii memnun kaldim mi pek degil, pesto sosundan baska bisi anlamadim acikcasi.









Moulin Rouge - Benim icin bu gezinin en sahane noktalarindan biri oldu. Bir de daha planli gidip gosteri seyredebilsem daha super olacakti. Yanindaki resim de Hotel de Ville onundeki buz pateni alani. E bu sogukta ne yapilir ya kayak ya buz pateni di mi :)








Paris'in unlu Seine nehri. Hani su bulmacalarda cikar ya ' Fransa'da bir nehir', hah iste o Sen bu Seine :) Gece daha bir hos gorunuyor degil mi.








Aslinda daha buraya dair soyleyecek yazacak anlatacak coook sey var ama boyle okumakla yazmakla olmaz gidin gorun. Bana gore cok gezen daha cok bilir.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Italya'da kayak

Su siralar arkadaslarla beraber Italya'da kayak keyfinin tadina bakiyoruz. Bu arada tek yeni tad kayak degil, arada icilen degisik icecekler de ayri bir yazi konusu, hele "bombardino" bambaska bir sey.
Dun bir onceki gunun yorgunlugu kendimi cok zayif hissediyordum ve arkadas bana bir bombardino icmemi onerdi, onermekle de kalmayip, aldi getirdi. Ufak kahve fincaninda, uzerinde krema olan, goruntusu sutlu kahveye benzeyen, icinde tek anladigim tad olarak rum tadi olan, kokusu hos, icimi sert, tadi buruk pek guzel bir seydi netekim. Sagdaki fotograf bombardino sonrasini gosteriyor. Oncesini bosverin :)

Oncelikle bu adamlarin, neden kis sporlari konusunda neden bu kadar basarili olduklarini anlamak icin burada bir kis ayi gecirmek yeterli oluyormus. Her seyden once sayisiz kayak merkezi var, Aosta'li olan arkadas okula kayakla gittiginden bahsediyor (!) E artik daha geriye soyleyecek soz kalmiyor zaten. Dun de yine kayaktan donerken anlatiyor, L'aquila'da bir universite varmis, ama universitenin asil tercih edilmesi cevresindeki kayak olanaklari sebebiyleymis daha cok. Sabahtan ders ogleden sonra kayak, oh ne ala memleket :)

Daglarda durumla ilgili bilgi almak icin kullandigim bir site var Skiinfo diye. Zaten onda Italya'yi tiklayinca gelen sonucun sayfalarca oldugunu gormek bile anlamaya yetiyor (boough demek istiyorum, biz de niye yok, dagimiz tasimiz da bol halbuse).
Neyse efendim uctur Abruzzo bolgesinin nadide kayak merkezi Campo Felice'de sekiyoruz, kayak yapiyoruz, yapamazsak yuvarlanarak suruklenerek vs bir sekilde iniyoruz asagi. Bilenler bilir dusmek konusunda ustayimdir :P Buranin ulasimi sadece 1.5 saat suruyor.
Dun cok keyifliydi, gun boyunca kar yagdi hic durmadan. Zaten hafta ici o kadar cok yagmiski, butun yollar kilometrelerce oteden kar kapli idi. Yanlis anlamayin yollar degil yol kenarlari. Yoksa yol hizmetleri super calisiyorlar, araliksiz kureme ve tuzlama devam etti gun boyu.
Bir iki resimle senlendirelim bu mevzuyu :)

Bu arada ilk gidisimizde donus yolunda ugradigimiz sarkuteri/bakkal arasi, sahane sandvicler yapip oracakta actigi sarap/bira ne isterseniz ile sunan yer ise kayagin tadina tad katar turden :) Sadece bunun icin gitmeye deger.