12 Mayıs 2021 Çarşamba

İzin Kağıdı ve Babam

Ben Cağaloğlu Anadolu KML'nde okudum, Cağaloğlu'nda Çatal Çeşme sokakta, şahane, tarihi bir binada eğitim veren bir okul.  Okula kayıt yaptırmaya babam ve ablamla gitmiştik. Binasına hayran kalmıştım. Çıkışta da babam bize Sultan Ahmet'te Maraş Dondurması almıştı. Tabii dondurmayı elime alana kadar delirmiştim o ayrı.

Okulun ilk günü de babamla beraber gitmiştik okula. Hangi otobüse nereden binip, nerede ineceğimi göstermişti bana. Sonra ben hep kendi başıma gittim okula. O zamanın Ok1, Ok2 ve Ör1, Ör2 hatlarıyla, bir saatlik yolculuk süresi sonrası varıyordum. İstanbul'u öğrenmemi sağlayanlar da bu İETT hatlarıdır sanırım. Ring hatlardı bunlar ve o kadar uzun bir yol yapıyorlardı ki Cağaloğlu'na varana kadar. Yaklaşık 25-30 duraktan geçerlerdi Cağaloğlu'na varana kadar.  Gidiş ve dönüşlerinde de başka güzergahtan gittiklerinden, ben her yeri karış karış öğrendim. Yıl 1990, ben 13 yaşında.

Hazırlık sınıfına başladığım ilk günü, bende ŞOK ŞOK ŞOK!. Dışarı çıkmak yasak! Kat-i surette yasak. Öyle de yasak, böyle de yasak. Yasak da yasak. Okul 9.00'da başlıyor, 16.00'da bitiyor. Bir saat öğlen yemeği zamanı var ama dışarı çıkıp meydanda döner yiyemezsin. Çorabın kaçtı, dışarı çıkıp bir dükkandan çorap alamazsın. Çünkü Yasak!

Sebebine dair bilgi almayı çok denediysem de olmadı. Sadece yasak! Anlaşılır şey değil. Beni tanıyanlar bilirler, böyle yaptırımlarda benim içimden bir delirgen çıkar. Dayanamaz patlar. 

Öğretmenlerimi sorularımla delirttikten sonra, müdüre gidip bana söyler misiniz lütfen, hangi durumda ben bu okuldan dışarı çıkabilrim 9-16 saatleri arasında diye sorduğumda, ancak baban gelecek, bir dilekçe yazacak ve dilekçesinde, senin 9-16 saatleri arasında dışarıya çıkmana izin verdiğini ve sorumluluğunun da tamamen kendisine ait olduğunu belirtecek. Öyle izin kartı çıkartılır, sonra çıkabilirsin. Tamam dedim çıktım müdürün odasından.

Eve dönüşte, o bir saatlik yolculukta çok düşündüm. Acaba babamı ikna edebilir miydim, acaba anlar mıydı beni, acaba durumun saçmalığı konusunda katılır mıydı bana, ne derdi? Gelip o dilekçeyi yazar mıydı? Kafamda deli sorular. Ama bir taraftan da düşünüyorum, ben babamın kızıyım, bana saçma geliyorsa, kesin ona da gelir.

Bu düşüncelerle eve vardım. Akşam oldu, babam geldi. Yemek yedik. Ben yandan yandan yanaştım. Başladım konuşmaya, öyleydi de, böyleydi de, onu sordum, bunu dedim, şu yaptım vsvs. Ve babam dedi ki, o ne saçma şey yahu, niye çıkamayacakmışsın, ben gelir yazarım kızım dilekçeyi! İşte benim babam, işte babasının kızı. 

Hemen ertesi gün gelemedi ama sonraki hafta geldi, dilekçeyi yazdı. Öğretmenler ve müdür dumur. Hiç olmamış daha önce böyle bir şey. Bir izin kartı çıkardılar bana, üzerinde fotoğrafım vs olan. 

İzin kartımı elime alır almaz hemen kapıya koştum, kartı kapıdaki görevliye gösterip, adamın şaşkın bakışları arasında dışarı çıktım. Hey mübarek, o nasıl bir özgürlük hissidir. Sanki hapisteymişim de, yılbaşına ev iznine çıkmışım. 

Çoğu zaman öğlen yemeğimi evden getirirdim ama yine de dışarı çıkıp, Sultan Ahmet Meydanı'nda banklarda oturur yerdim. Her gün istisnasız, mutlaka çıktım öğlenleri.

Gerçi arada karşı büfenin çırağı gibi oluyordum, sınıfın siparişlerini getirirken, ama olsundu. 

O okulun tarihinde tek izin kağıdı, benim babamın dilekçesiyle bana çıkarıldı. Nokta.