21 Eylül 2013 Cumartesi

Karakayalar'da kaya tırmanışı...

Hayat bu mudur, budur! Evet budur :)  
 Bugün 8 Eylül'13 Pazar ve yine en nadide köşelerinden birindeydik bu memleketin. Neresi mi? Karakayalar! Eskişehir'e (Sivrihisar) bağlı küçük bir köy ve dibindeki muhteşem kayalıklar. Hiç beklemediğiniz bir anda, bozkırda yükselen granit kayalar! Tunç (Fındık) zamanında yazmış buraya dair bilgileri, ben bu detaya girmeyeceğim.

Biz de bir Eylül günü geldik buraya. Ne de güzel karşıladı, ne de misafirperverdi, ne muhteşemdi. Bozkırda vosvosla, tortor ilerlerken sakincene, bir anda önümüzde dikilen bu kayalara bakakaldım önce bir süre. Sonra koruluğun içine daldım, sonra tekrar döndüm durdum. Nasıl da güzel diye hayranlıkla seyrettim etrafi, kayalık şekilleri.
Dağcı arkadaşlarımızın burayı keşfi 2005 yılında olmuş ve bugüne kadar da sayısı yüzü aşan rota açmışlar, geleneksel ve boltlu olarak. Kayaların hemen dibinde çok güzel bir koruluk var, kamp alanı olarak kullanılan. Yakınında çeşme var ama bu mevsimde kurumus olduğundan köyün camisinin önündeki çeşmeden doldurduk.
Vardığımız gün çok rüzgarlı idi hava. Çadırı iyice gerdirerek ve bütün iplerini bağlayarak hızlıca kurduk. Gece çok ses yapmasın rüzgarla diye iyice fikse ettik. Sonra tabii ki çay yapmaya geldi sıra, artık hava da karardı sayılırdı. Dışarda rüzgar inliyorken, içerde çayımızın kaynama sesi, sıcaklığı ve şahane kokusu vardı. Akşam yemeği ve sonrası geyiğinden sonra, yorgun ve uykusuz bünyeler çok dayanamadı uykunun çağıran sesine ve tulumun sıcaklığına eriştik geceyarısı olmasına daha cok varken.

Sabahsa, her şey durulmuş, sakinlemiş, hava açılmış ve ılımıştı. Miss gibiydi yani. Çayımızı, kahvaltımızı hazırlayıp "aheste çek kürekleri, mehtap uyanmasın" havasında yedik içtik. Artık dedik yavaş yavaş toparlanıp, eşyaları hazılayıp tırmanış yapalım. Ve tüm teçhizatımızı yüklenip, Tatar sektörün muhtelif noktalarında çıkışlar yaptık. Sonra kısa bir atıştırma molası ve Sadık Amca ile Sunshine Yellow rotaları takip etti, sonrasında da günün bitisi oldu. 
Açlıkla bir anda bu kadar rotaya girince haliyle bünye yoruldu, eller şişti, ayaklar acı çekti :) Ama acısı bile güzeeel :D Mazoşizm özünde var bunun, her sporda olduğu gibi!
Tırmanışan sonra etrafta keşif gezisi yaparken Tatar sektörün kuzey tarafından ileri doğru yürürken meyve ağaçları göreceksiniz birbaşlarına. Elma, armut, ayva, ceviz vs dolu. Ceviz değil ama diğerlerinin dallarından meyveler sarkıyor, dökülüyor ve hepsi süpper lezzetli. Tabii bunları kemirdikçe mide daha fena kazınıyor ama olsun. Yediklerimiz midemizde, yemediğimiz iki üç ayva da elimde olarak döndük kampa. 

Rüzgarsız, sakin bir akşam, dışarıda yenen yemek,  yanında bir kadeh şarap, erken kararan hava, tırmanış yorgunluğu, hepsi üstüste binince ne de güzel uyuttu!

Koruluğun içinde yeni bir güne uyandığımız bu sabahta yine saki Karakayalar, yine sadece biz varız bir de kuşlar, bu kayaların altında. Uzuuuuun süren kahvaltı faslı boyunda, o kuş neydi, bu buydu, onun sesi nasıldı, aha şuraya uçtu ağaçkakan gördün mü şeklinde geçti gün. Hatta telefondan dinlediğimiz kuş sesleri civardaki kuşları hafiften çıldırttı :) Saat öğlen biri geçmişti ki artık toplanıp tırmansak accık dedik. Önce Tatar sektörün kuzey batı tarafında bir rota denedik, olmadı döndük. Dünden yıprattığım ayaklar ve eller ne ayakkabıya giriyor, ne de kayayı tutabiliyor. Küçük parmaklar su toplamıştı hepten acıdılar :D Olmadığını kabul edip indim haliyle. Bugün işim daha çok emniyet alma oldu. Olsun :) 
Tırmanışa giderken süper icat olan 'kamp duşu'nu güneşin altında bir kayaya koymuştuk. Döndüğümüzde su resmen ısınmıştı ve onu bir kayanın tepesine asıp duş almayı başardık. İki gündür yüklendiğimiz kirlerimizden arındık, ferahladık, hafifledik, süper oldu. Üstüne bir kahve yapıp oturduk. Derya Basak gelecekti bugün, halen ortada yoklar derken arabaları göründü. Akşam sohbet, muhabbet, yemek derken yine saat nasıl geçti anlamadık ve güm uyku! 

Sabah kahvaltıdan sonra, erken sayılabilecek bir vakitte Derya Başak yola çıktı. Onların yol uzun Bafa Gölü'ne gidecekler. Bizim kürekler yine aheste. Bugün Evren'ler uğrayacak onları bekliyoruz. Ama artık bizde de bir dönüş toparlanması var. Evren geldiğinde, kahveler içildi, muhabbet edildi, bolca bisikletten konuşuldu. Onlar ve kısa süre sonrasında biz de döküldük yola. Küçük molalarla vardık Ankara'ya girdik otosanayiye ve bıraktık sarıkızı oraya. Haldun'un lojistik desteği ile İstanbul yollarını arşınlamak üzere Aşti koridorlarındaydm yine.

Küçük not; 
- Karakayalar'da bakkal vs hiç birşey yok tüm techizatınızı yanınıza almanız lazım. Birşey lazım olursa da 7km yakındaki Kaymaz'a gitmeniz lazım.

8 Eylül 2013 Pazar

Marmara Adasi - bir omre dair…

Onceleri ikinci adresimiz olan Marmara Adasi'na sanirim 6 yildir gelmiyorduk. Bu arada da annemin sicak kum ihtiyacini Bodrum'da karsiliyorduk. Fakat bu sefer hatunumuzun Bodrum'a gitmek istememesi uzerine yonu ada'ya cevirdik ve surekli kaldigimiz yerden farkli bir koy ve yer sectik.
Onceleri Deniz veya Nergis Otel'de kalirken bu sefer Cinarli Koyu'ne gidelim dedik. Hem biraz insan olur, hareketli vs diye. Iyi ki de oyle yapmisiz. 
Tabii Eylul'un gelmesiyle adada hava usumustu ve bizi de biraz usuttu :)
Cinarli Koyu'ne hemen giriste devasa buyuk cinar agaclarini gorursunuz. Koyun adini buradan aldigini tahmin edersiniz. Cinarlardan bir tanesi o kadar kocaman ki sanirim sarilmak icin on kisi gerekir. Iste bunun uzerinde '1001 yilinda dikilmistir' yaziyor. Sadece bu cinari gormek icin bile gitmek lazim buraya. Nasil da ulu bir sekilde yukseldigini gormek ve golgesinde oturup bir bardak cay icmek icin. 

Adanin merkezinden koylere giden minibusler, otobusler var. merkezde iskeleden indiginizde denize sirtinizi verdiginizde saga, limana dogru yurumeniz gerekir. Yaklasik 200m sonra solda duragi ve minibusleri gorursunuz. Buradan Cinarli, Gundogdu, Topagac, Asmali ve Saray koylerine gidebilirsiniz. Cinarli merkeze 4km yani en yakini.
Cinarli Koyu minibusleri yaz zamani her yarim saatte bir karsilikli olarak kalkar 10.00-17.00 arasi, 17.00-23.00 arasi ise saatte birdir. Kis tarifesini bilmiyorum. Bu yil 3.5 liraydi bedeli. 

Cinarli Koyu'nde o buyuk cinarlarin altinda indiri sizi minibusler. Sahile dogru kisa bir yuruyusten sonra sagli sollu mekanlar dizilidir sahil boyu. Biz Kumsal Motel'de kaldik. Tam pansiyon hizmet veren tek yerdi.
Annem yemekler hazir olsun ister!

Sahilde sola dogru yurudugunuzde en son tesistir burasi. Sefer bey'in islettigi bir mekan. Ozellikle yesile, dogaya saygilari ve temizligi ile fark yaratiyor. Bir agaci kesmemek icin uc balkonu da kocaman deliklere sahip bir evleri var :) 
Tabii bir de sevgili ascimizin leziz yemeklerinden bahsetmek lazim. Bu kadar basarili lezzetli yemekler beklemedigimi itiraf edeyim. O biber dolmalari ayni anneminki gibi sahaneydi. Oglenleri sebze, aksamlari et agirlikli menu cikariyorlar. Oldukca doyurucu ve leziz. 

Otelin hemen onu zaten kumsal, sezlongunuza serilip yayiliyorsunuz. Bufeyi isleten Hakan cayi ozel olarak harmanliyor. Cay tiryakisi olan ben icin cay her zaman onemlidir keyifle icebilirsiniz cayinizi. 
Adanin fiyatlari diger tatil noktalarina gore uygundur. Burasi daha cok ortahalli ailelerin tercih ettigi bir yerdir. Kafa dinlemek icin idealdir. Gencler genelde Avsa'yi tercih ederler. Daha hareketli, heyecanli, muzigi, kalabaligi coktur. 
Fiyatlari yaklasik anlamaniz icin cay 1 lira, duble raki 10lira, cupra levrek 10-15 lira arasidir. 

Buraya Eylul'de gelmenin guzel yani ise 1 Eylul'de avlanma yasaginin kalkmasiyla senlenen balik tezgahlaridir. Aksamlari limanda bir kalabalik gorurseniz anlayinki bir balikci teknesi gelmis aglarindaki baliklari cikariyor ve ayni zamanda da Cinarli Koyu sakinleri palamutlari ucer beser satin aliyor. Iste o manzara karsisinda, keske benimde mutfagim olsa diyorsunuz :) ama zaten iki gun cesit cesit balik yedigim icin mutluyum. Fakat yine de aglarda hoplayan baliklari seyretmek cok keyifli. Bunlardan suda yuzerken de bolca goruyorsunuz zaten. 

Koyun sahili yaklasik 1km, size sindirim icim guzel bir firsat veriyor. Yolun nasil bittigini anlamadan ikinci tura basliyorsunuz. Arada cay bahcelerinde oturun, koruk icin, adacayi icin, cay icin artik ne isterseniz.
Haliyle herkes disarda serinlige ragmen ve adanin son demlerini yasamaya cabaliyor. Gece yatarken pike yetmiyor ve battaniyenin sicakligina sariliyorum, ishak kusunu dinlerken. 

Kumsal Motel'in cok keyifli bir bahcesi var. her odanin balkon ve verandasi var kendine ozel. Ve masa sandalyeleri tabii ki. Cocuklar icinde kucuk bir park yapmislar icine. Iki salincak, bir basket potasi falan, hamak vs var. Bilen bilir salincak bulunca sallanirim :)
Burayi kisa veya uzun tatillerinizde tercih edebilirsiniz. Arada diger koylere gidip, onlarin havalarini da koklayin eger kalirsaniz. Topagac koyu'nu pek severim ama bu sefer gitmek kismet olmadi. Belki bir dahaki sefere. 

Bir de kucuk bir not; Cinarli Koyu adanin en muhtesem gun batimi manzalarini sunar ;) 

Biz Carsamba gunu havanin cok ruzgarli olmasini bahane ederek Marmara'ya gittik. Buranin corekleri unludur. Tahinli, elmali coreklerimizi ve alman pastamizi alip cay bahcesine oturduk. Caylarimizi da soyleyip afiyetle yedik. Burada adet boyledir, pastaneden alip cay bahcesinde yiyebilirsiniz, hatta cayci da otururken onlara borekciden siparisinizi bile verebilirsiniz. Simbiyoz bir yasam var yani :) 

Adadan ayrilirken buraninlezzetli zeytinyagindan almayi unutmayin. Ama yaginizi ya fabrikadan (Kasim'da aciliyor, benzinligin arkasinda) ya da Marmara Birlik ofisinden alin. Ama buradan da alirken onlarin kendi yaglarini alin M.Birlik degil, Marmara Adasi olanindan. Bunlar sadece adanin zeytinlerinden yapiliyor ve tadi mukemmel iki gundur onu yiyorum herseye koyup. Neredeyse bardaga koyup icicem :) Isterseniz kargo ile evinize gonderiyorlarmis.