7 Aralık 2014 Pazar

PIA

Evet, cok ama cok guzel. 
Guzelligini anlatmaya yetersiz kaliyorum…

En sevdigin olmasinda hakkin var sevgili arkadasim!

Atilla Ilhan'dan PIA

PİA

ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm

4 Aralık 2014 Perşembe

Siir soylesisi

Bugun bir arkadasimla siir soylesisi yaptik, ama onun kapanisi yaptigi siirden oturu ben hala kapayamiyorum gozlerimi, uyku acitir, yorgunluk kirarken bile…

Iste geceyi, gunu, gozleri dagitan siir…

 

HANİ KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN   


   Yiğit harmanları, yığınaklar,

   Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.

   Dize getirilmiş haydutlar,

   Hayınlar, amana gelmiş,

   Yetim hakkı sorulmuş,

   Hesap görülmüş.

   Demdir bu...

  

   Demdir,

   Derya dibinde yangınlar,

   Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...

   Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,

   Çelik kadavrası korugan'ların.

   Ölünmüş, canım,ölünmüş

   Murad alınmış...


   Gelgelelim,

   Beter, bize kısmetmiş.

   Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,

   Susmak ve beklemek, müthiş

   Genciz, namlu gibi,

   Ve çatal yürek,

   Barışa, bayrama hasret

   Uykulara, derin, kaygısız, rahat,

   Otuziki dişimizle gülmeğe,

   Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...

   Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,

   Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret

   Ve asıl biz biliriz kederi.

  

   İçim, bir suskunsa tekin mi ola?

   O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,

   Ve genç bir mısradır

   Filinta endam...

   Neden, neden alnındaki yıkkınlık,

   Bakışlarındaki öldüren buğu?

   Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...

   Nasıl da almış aklımı,

   Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,

   Dost, düşman söz eder kendi kavlince,

   Kınanmak, yiğit başına.

   Bu, ne ayıp, ne de yasak,

   Öylece bir gerçek, kendi halinde,

   Belki, yaşamama sebep...


   Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.

   Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

   Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...        

   Ve zehir - zıkkım cıgaram.

   Gene bir cehennem var yastığımda,

   Gel artık...

          

                                     Ahmed ARİF

Süreya

27 Kasım 2014 Perşembe

Şaire mektup

Turkiye'de Istanbul ne ise
Istanbul'da gece ne ise
Gecede yurumek ne ise
Siirde Asaf ne ise
Her neyse

 #sairemektup

Yine Asaf

Bir seni görsün istiyorsan gözüm, bir beni görmeli gözün.

Özdemir Asaf

24 Kasım 2014 Pazartesi

Asaf Çağrışımlar'ı

Bugün günlerden yine Asaf…

20 Kasım 2014 Perşembe

Nejat Isler'ce sevin…

18 Kasım 2014 Salı

Gunlerden Asaf…

Bugun yine gunlerden Ozdemir Asaf…






16 Kasım 2014 Pazar

çiçekler ve mutluluk

Gözbebeklerimin kocaman olmasına ve yüreğimin hoplamasına sebep olan şey canım beyaz meleğim, orkidemin yıllık çiçek dalı verme prosesine başlamış olması. Her yıl Kasım ayında bu küçücük dal yavaşça çıkmaya başlıyor, sonra uzuyor uzuyor uzuyoooor ve sonra o minicik tomurcuklar oluşuyor, sonra da bir gün bakıyorsunuz o bıdıcık tomurcuklar pıtlamış ve dünya güzeli beyaz çiçekleri tüm güzelliği ile irileşmeye başlıyor. Bunu diğer tomurcuklar takip ediyor ve aylar boyu o incecik dalın üzerinde umut ışığı gibi ışıldıyorlar. Bunu görmek Mart-Nisan ayını buluyor bu arada.

Çiçek yetiştirmek öyle bir şey ki, hiç bir karşılık beklemeden yaparsınız. Karşılıksız sevmeyi öğrenmek için çiçek yetiştirmeyi öğrenmek lazım sanırım önce. Neyi sever neyi sevmez, ne kadar su ister bilmek, toprağını kontrol etmek, kurumuş yapraklarını almak gerekir.

Uzun süreli İstanbul dışında çok vakit geçiren biri olarak, eve gelir gelmez yaptığım şey önce çiçekleri tek tek kontrol etmek olur. Uzun seyahatler dolayısıyla günlük ilgi isteyen narinlerim için, ayrılırken özel olarak rica ederim, lütfen su ver iki günde bir bardak diye ama benim bu refleksif davranışımı başkalarından beklemek belki de haksızlık, kimbilir. Bu sebepten 'yağmura gülen çiçeklerim', yani 'aslanağzı'larım kurumuş durumda. Geri kalan hepsinin keyfi ise yerinde. Bakalım aslanagzılarına da bir çözüm bulabilirim belki.

Ama uzun zamandır hissetmediğim kadar büyük bir mutluluk hissettim bugün beyaz meleğim sayesinde :)

Bu diğer dünya güzelleri ise kahvaltıya gittiğim arkadaşlarımın bahçesini süslüyorlardı ve şahane sarı çiçekleri vardı. Bir tür kaktüs olduğundan fazla ilgi istemeden yaşıyor. Alttaki minik ise yeni mahsulumuz :) Umarım onun çiçeklendiğini de görürüm.
Bardaktaki ise 'çıkmadık candan ümit kesilmez' lafının ispatı gibi. Kurumuş görünen dalın sabırla suda tutulması, suyun usanmadan değiştirilmesi sonucu çıkan o bir iki yeşil yaprak, ne büyük umuttur hayata dair...

Buraya sevdiğim bir blok olan Piktopet'teki, Özdemir Asaf'ın Çiçek Senfonisi'ni linklemek istedim.



Bu iki tweet'i de eklemeden edemedim...

Gece ve bisiklet

Karanlık, soğuk ve yorgun gecede dinlenen türküler derinlere doğru işlerken, aslında tek istediğim bisikletime binip günlerce hiç durmadan, ölüm sertliğine varana kadar pedal çevirmek...

Fotoğraftaki gibi yollarda geçmeli hayat,
Fotoğraftaki gibi görünmeli gelecek,
Fotoğraftaki gibi olmalı hava,

Sonra artık kitle pedalları ve bastır gitsin, nereye varacaksa.
 

13 Kasım 2014 Perşembe

Ozlem

Var,
Yok,
Var,
Cok var…

Ozledim,
Ozluyorum,
Ozleyecegim,
Biliyorum. 

Ama,
Sanki degil gercek,

En ufak bir mucadele vermemisse eger,
Demek ki sadece gitmemi bekliyormus…

Acı,
Çok acı…

11 Kasım 2014 Salı

Silgi

Yazdiklarimi sildim bugun,
Bir nevi kendime ihanetti hepsi...
Keske yasananlari da silebilseydik hisleriyle birlikte.




Ayrılış

@attilaillhan: "çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var. öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil."

7 Kasım 2014 Cuma

Ilkokul numaram

858 ilkokul numaramdi, 
828 ise anlamsiz bir rakamdi
O zamanlar…

Yarin erken kalkmam gerekiyormus,
828 uygundur o zaman,
Olmasa da…

5 Kasım 2014 Çarşamba

Yol

Yolculuklara cikalim seninle, sonu olmayan, basini unuttugumuz,
Yol aksin ve sana varsin sonunda,
Sarilalim ve yok olalim, yolda olalim seninle,

Demek istemistim de, diyememistim yine…

31 Ekim 2014 Cuma

08.28

08.28'de calarak hatirlatan saatin sucuydun sen…

27 Eylül 2014 Cumartesi

Dedi ki…

Dedi ki bana,
Baktigimda sana, bilemiyorum ne soyleyecegimi…

Dedim ki ona,
Bak sadece gozlerime
O yeter! 
Sanki ilk defa gormus, sanki son gorusunmus gibi…

22 Eylül 2014 Pazartesi

Gunlerden huzun…

Sen oldu sanarsin
Ama olmadigini cok cabuk anlarsin
Sen gecti sanarsin
Ama gecmemistir, cok cabuk anlarsin
Sen bitti dersin
Ama bitmedigini sen de bilirsin…

Sen de bilirsin zorlugunu hatta imkansizligini,
Sen de bilirsin hayatin kaziklarini
Buyur kucaginda bir tane kocaman var 
Ne yapacagina sen karar ver artik. 

Tek engelleyemedigim sey uzulmek…
:(

13 Eylül 2014 Cumartesi

Gece

Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...        


Ahmed Arif

10 Eylül 2014 Çarşamba

hatırlamak ve Unutmak...

"Hatırlamak için bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması; hayatın bize attığı en büyük kazıktır."
demiş Murathan Mungan

Ne de güzel demiş...

9 Eylül 2014 Salı

Bircarluccuiossonrasi

Mis kokulu caydan ictim, Iki sicak bardak, biraz acik
Sildi sarabin izini,
Getirdi en aci aciyi
Sarap icince efkarlanir digerleri,
Bense cayin tavinda efkarli,
Boyle alinirdi acinin tadi…

5 Eylül 2014 Cuma

Kaleme hasret defterim

Bunlar onceki gun yasanip yazilmisti, yayini bugune kismetmis…
–•–
Cok yasayip az yazmak…
Defter ve kalemim hasret gideriyorlar bu aralar,
Bu aralar sıkça buluşup siirler yaziyorlar
Ne de guzeldir kagida surtunen kalemin sesi…

Bugun yine oyle bir gun, 
Yine kacis var siire
Beni dizeler pakliyor sadece

Defter yazdiklarimi buraya yazmayacagim
Burada tuslara dokunanlar kalacak
Okuyabilecekler icin fotografi olacak sadece…

Bu yazdiklarim siir degil, bu aralar her yazdigim satir, oluyor dize…



30 Ağustos 2014 Cumartesi

Yalın


demişti 'Özdemir Asaf'…

24 Ağustos 2014 Pazar

Yanlış

Aşk iki kişilik degil,
Onlar var, senler varsın
Çok kişilik bir düello bu,
Kimsenin hayatta kalmadığı…

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Mut

Ne guzel demisti Cemal Sureyya…

13 Ağustos 2014 Çarşamba

11.gun ve devami

Taslak olarak duran çok şey var ama önce Karadeniz  yazılarımı tamamlamak istedim :)

11.günde rotamız bizi Didingola yaylasında Koçdüzü'ne götürdü. Burada adalı göl var ancak burası da ayrıca bir yayla ve çok sayıda yaylacı (sadece erkekler suya giriyor kadınlar girmiyor) gölün kenarında. 
Ben de niyeyse çekindiğimden giremedim göle, zaten de balçık bataklıktı. Dolayısıyla sabahtan bikinileri içimize giymek pek anlamlı olmadı bu durumda. 
Yaylaya tepeden bakmak için çıktığımız sırt ise çok etkileyiciydi. Arka tarafa düşseniz cesediniz bulunamaz. O türden bir uçurum ötesi bir yer. Dehşet bi görüntü. Bulut bastı, sis indi derken hava da serinledi. Pek bi fantastik.
Bugün öğlen Adalı Pansiyon'da yiyecektik ama ne yazık ki yemek vermediler bize :D

Göl mevzusu sebebiyle konuşma sorunlu Osman'la kısa bir tartışma yaşadık ne yazık ki. Dönüşte patikadan değil yoldan yürüyerek vardık tekrar evimize.

Sabahin korunde bile her yerde silah atiliyor burada. Dunden beri surekli heryerde silah atiliyor. Cok korkutucu. Ha bir de silah atarlarken oyle yukari falan tuttuklari da yok. Bir teyzenin dedigine gore gecen yil bir cocuk taralanmis. Cok olasi!!!

Evimize geldigimizde Alime sebzeli bulgur yapmis, dunden kalan corba, yogurt vee Ahmet abinin sahane supanglesi ile yine cok doyduk. Ama donus yolunda hafif hafif bayilma hissi yasadim. Korkutmaya basladi. Sanirim dusuk seker problemi nuksetmis durumda. Bu aralar bal recel vs cok yedim galiba. 

Yemegin uzerine bir cay yaptim. Simde elimde cam fincanim bir yandan icerken bir yandan yaziyorum. 

Ha bu kadar mutsuz olmamin bir sebebi de aksama keci kesilecek olmasi. Bu insanoglunun caniligini anlamak mumkun degil. Iki gundur sevdikleri her firsatta resmini cekmeye calistiklari kecilerden birini bugun yiyecekler. Bakalim bugunun aksami nasil gececek. 

Burasi Gito gibi bir yer degil ki verand da ya da salonda omrunuzun sonunda oturmak isteyesiniz. Gelince bu eve tikilip kaliyorsunuz. Yapacak hic birsey yok. Oysaki neler neler okumus duymus ve beklemistim. 
Saat 2 gibi geldigimi bu yerde paso, oku yaz. Evet bu da olsun ama bu kadar degil!

Normalde boyle durumlarda mutfakta surekli birseyler yaparim. Ama hic icimden gelmiyor. Nasil da kacmak istiyorum. 

Akşam keçi faslı bittikten sonra, yumurtayla karın doyurmaca. Çeşitli halay(!) garipliklerini seyrettikten sonra ciktim yattim. 
Cihan oylesine guzel baglama caliyor ki oysa:(

12.ci gun; Lelvani Gölü
Bugun yollar bizi Lelvani golune goturdu. Didingola'da evin karsisinda gorunen yamactan yukselerek 2850 metrelere vardik sonra arka tarafa dogru indik. Lelvani golu guzel bir golmus. Hava cok sisli ve bulutlu oldugu icin ise usuduk ates yaktik burada gole girenlerin isinabilmesi icin. Yol patika superdi. 

Donuste cayy tabii ki, sonra da yayla corbasi yaptim o guzelim yogurtla. Kuzine uzerinde pisirdigimiz patlican biber de super oldu. 

Ama gunun olayi keci sagma kismi idi. Ayse'den tam yagli keci peyniri aldim Nihan icin, sonra bize de aldim tabii ki. Havva'dan da keci tereyagi almistim. 
Ayse'nin kocasi Kemal abi'nin kecileri o beceriklilikle sagisini izledik bol muhabbet ettik. Yavru keciyi sevdik, kucagimiza aldik, hepsiyle hasir nesir olduk. Sonraaa sagma sirasi bize geldi. Cok degisik bir duygu. Sicacik memelerini elinizin icine alip, sutu yukari kacirmadan sikiyorsunuz ve sagiyorsunuz. Geldigimizde herkes yemek icin bizi bekliyordu. 

Aksama komsular bize geldi, tulum calindi horon vuruldu, kemence calindi sonra Cihan sazi aldi eline ve turku fasli basladi. 
Guzel bir gun oldu.

Ha daha ne kadar kalcam diye merak edenlere, biletimi aldim Pazar donuyorum.

13.cü gün, Avusor Yaylası

Bugün büyük gün sayılır, Altıparmak Gölü'nü aşarak aşağıya Dadala'ya oradan da Avusor'a ineceğiz. Yol oldukça çetrefilli. Bir geçit aşıyoruz. Ama yola çıktığımızda bizi böyle bir şeyin beklediğini kimse bilmiyordu.
Bir gün önceden akşamleyin brief vermek diye birşey olmadığı için Osman'da ne yazık ki, ertesi gün sizi nelerin beklediğini anca karşılaşınca görebiliyorsunuz.

Ve Didingola'dan çıkıp da göle varınca anladık ancak ne muhteşem bir güzelliği bizi beklediğini. Mükemmel bir gölmüş bu göl. Altıparmak Gölü. Günlerdir böyle bir gölün hayalini kuran ekip suya daldı tabii haliyle. Saçma olarak ise, Osman bugün göle girecek vaktimiz olmadığını tutturmuş durmuş. Kimsenin taktığı yok haliyle.

Neyse millet keyfini yaptıktan sonra tırmanışa başlayınca gördük, buranın çıkışı esaslıymış. Öyle böyle derken vardık Dadala'ya. 
Dadala yaylasında sadece ve sadece Dadala Pansiyon var. çölde vaha gibi bir yer burası.İnanılmaz güzel. 
Saatin de öğlen olmuş olması itibariyle herkes keşke yemeğimizi burada yeseydik dedi. Ama ne yazık ki Avusor'da Lütfü(!)'nün yerinde yiyeceğiz (yemek denirse ona!)
Dadala'dan Avusor'a inerken bütün grup koptu. Herkes bir dağdan iniyor aşağıya. İndiğimizde ise saat 3 olmuştu ve acıkan bünyeler kriz eşiğindeydi ve sonrasında Lütfü'nün saçma halleri ve yemek olmayan yemek ise herkesi çok üzdü.
Sonrasında ise ver elini çekirdek :D Bolca çekirdek yendi çayla:)

Ne yazık ki öylesine güzel başlayan yolculuk bu hale gelmişti. Göl kenarında grup lideri olacak müsvedde ile de tartışınca ne tadı ne tuzu kaldı haliyle.

Avusor'dan Muhammed abi aldı bizi arabayla. Tanıdık ve sevdiğim bir yüzü görmek çok iyi geldi. Sonrasında ver elini Ayder. Bugün bayram olduğundan Ayder coşmuş, inanılmaz bir kalabalık var. trafikten gidemiyoruz. Yer olmadığından Oberj'de kalamıyoruz Memişoğlu'nda kalıyoruz. Akşam Oberj'e uğradık. Bir iki horon muhabbet, çabuk bitti hersey.

Sabahsa Tar Deresi Şelalesine gittik, burada uzuuuunca takıldıktan sonra öğlen yemeği (sonunda güzel bir yemek) ve Gülsen ablalara vardığımda bir anda neşem yerine geldi.

Ohh insanın sevdiği insanların yanında olması ne mükemmel bir şey yaw :)

Benim uçak yarın, amcamların kızının doğumu geldiğinden Adıyaman'a gidiyorlar. Nasip kısmet. Bu sefer de olmuyor. Bakalım kısmeti ne zaman gelecek merak ediyorum.

Keyifli bir akşam ve ertesi gün sonrası, Ercan'larla havaalanına varış ve ver elini İstanbul.

Ertesi gün beni bambaşka maceralar bekliyormuş da haberim yokmuş :D

Yollarimizi renklerin ciceklerden bir aranjmam yaptim :D

Papatyalarin yeri ayridir;)

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Gun2 Firtina - Goboca -21/07/14 ptesi

Hopa heyamo otel. Tam karsimizda sahura kadar suren muzikli eglencelerden oturu sabah 4.43'ten sonra yattigimda artik uyuyabildim ve sabah 7.01'de alarm ile zor da olsa uyandim. Guzel bir kahvalti toparlanma ve 8.30'da hareket. Once anneleri eve biraktik Ardesen'e. 
Bugun Orban Koyu'nde itibaren basladik yuruyusumuze. Oncesinde Camlihemsin'de kucuk bir alisveris molasi, sonra yola devam ve Ortan'dan basladik yuruyuse. Camlihemsin'de bize katilan sevgili Ugur Biryol, konaklari anlatti. Bir tane oldukca etkileyici konak vardi Ortan'da. Yuz kusur yillik olmasina ragmen dimdik ayakta duruyor. Buradan sonra tirmanarak patikadan devam ettik. Yol epey dik. Bos bir yayla evine girmistik mola vermek icin. Burada guzel guzel oturuyorken yagmur bir anda oylesine siddetlendi ki, oturmaya devam ettik. Ancak yarim saat sonra bunun duracagi yok devam yola devam ettik. Ve tabii ki viccik viccik super islandik. Bir tek ayaklarim kuru kaldi. 
 
Patika boyunca Konaklar Koyu'ne devam ettik. 
Konaklar koyunde iki tane konak vardi yanyana. Birisi kullanilmiyordu ama kullaniliyor olan sahane idi.
 
Sonra bir anda karsimizda Kazim'i ve arabasini gorunce cok mutlu olduk. Buradan Sini Cafe'ye gittik oglen yemegi icin. Yemekleri gorunce bir anda kendimizden gectik. O arada da kuzineyi ateslediler tam super oldu. Ama o kadar cok islandim ki, goretex ceketim bile kuruyamadi bir bucuk saat sonra. 
Eger yolunuz buralardan geciyorsa yemeginizi muhakkak burada yiyin. Filiz abla ile Meryem abla harikalar yaratiyorlar. (Sini Yoresel Kahvalti ve yemekleri 0464 651 7236)
Isli Kete hazirliyordu Meryem abla acayip aklim kaldi. Icinde misir unu, ceviz, bal, pekmez karisimi konan, ucgen seklinde hamurun icine konarak hazirlanan bir sey. Pismis halini merak ediyorum. Ama o kadar doluyum ki :D
 
Yemekten sonra artik arabaniza binip Gobaca'ya geldik. Odalari kendimizi attiktan sonra fazla oyalannayip buradan Meydan Koyu'ne gittik ve Celal Amca'ya misafir olduk. 
 
Celal Amca'yi iki gundur dinliyoruz Okan'dan. Artik bayagi merak etmeye baslamistim.  Sonunda gidip gorduk kendisini. 87 yasinda Celal Amca ve halen dimdik cok da neseli, keyifli. Bayagi sohbet muhabbet ettik Celal Amca ve ogullariyla. Buraya gelirken yagmur yine cok siddetli yagdi ve biz yine islandik. Gerci bende panco oldugundan pek sikintim yoktu. Biz otururken Kazim geldi. Neyse en azindan donusumuz garanti :D
Celal Amca'nin sohbetine doyum olmuyor ama saat de aksam yedi bucuk olmus olunca artik gitme vakti gelmisti. 
Gobaca'ya vardigimizda saat tam sekizdi. Burada da Fatma teyze cok guzel yemekler yapmis. Ikinci alabaligi yiyince ben, etraftakiler bir bakmaya basladi noluyor diye. 
Cok guzeldi hersey. O mercimek corbasi, yediklerimin en guzellerindendi.  
Karinlar dolunca cayimi alip, sobanin arkasina gecip, gobegimi sevmeye basladim.

Gobaca Dag Evi;
 
Gunun ozeti;

3 Ağustos 2014 Pazar

gun9-la2 Komati -Egrisu 280714 ptesi

Gece harika uyunan uykunun uzerine sabah ki kahvaltiyi gorunce bir an cok sasirdim. Bes yildizli otel kahvaltisi Komati Sunay Otel'de. Burasi cok guzel bir yayla evi, Hasan'in disiyle tirnagiyla yol yokken yaptigi bir ev. 
Hasan otelcilik okumus, ailevi sebeplerden okulu yarida birakmis. Burasi onun icin ideallerinin gercek oldugu bir yer. Tum hayatini bu eve adamis. Yolu olmayan 1500metredeki yaylaya ev yaptigi icin en yakinindan en uzagina deli yakistirmasi almis. Ama yilmamis. Yapmis. Dort bes yildir aktif bir sekilde calisiyor artik Sunay Otel, iki once de yol acilmis. 
Hasan'in sabah hazirladigi kahvaltida bilmem kac cesit peynir zeytin yanisira bir kac cesit krep ve ev yapimi recelleri, yoresel yumurtali lezzetleri hersey mukemmel. Ben bugun pek ac olmadigimdan ufak bir tadina baktim, sahaneydi. O sofraya ac oturmak lazim :)

Bugun Egrisu Yaylasi'na cikacagiz. Kumanyalarimizi hazirladik, cantalarimiza binbir turlu diger esyalarin yanina onu da ekledik. Sabah dolu yagdi buraya, simdi ise gunes acmis durumda. Her an hersey olabilir yani. Tum kosullara hazirlikli olmak lazim. 
Guzel bir patikayla yola basladik. Sabah yagan yagmurdan oturu, taslar falan cok kayganlar. Duzgun basmak, dikkatli olmak lazim. Ayakkabilarin da saglam olmasi gerekiyor haliyle. Ancak risk almamak icin bir sure sonra taslarda birisi kayip dusmesin diye yola ciktik ve Egrisu Yaylasi'na bu yolu takip ederek gittik, o canim patikayi birakip.

Neyse, ciktik Egrisu'ya ve kumanyalarimizi yedikten sonra, bir guzel serinlettim yine mutlu parmaklarimi. Bir sure sonra zaten inise gectik. Egrisu 2060'taymis, Komati 1500'de idi, eh 500m yukselmisiz.
Iniste de yoldan indik. Guzel olan bir tarafi vardi ki, bogurtlenler. Evet yol boyunca bogurtlen doluydu calilar. Ve superlerdi.
Giderken uzaktan gordugumuz selalenin, sefer dibinden geciyoruz. 
 
Komati'de Sunay otelimize vardigimda guzel bir dus ve cay… Aksam yine dokturmustu yemekleri Hasan. Ellerine saglik. 
Bir Ozgur'umuz var burada. Kendisi burali ve konservatuvarda okuyor ama en onemlisi sahane tulum caliyor. Dun aksam da kucuk bir horon denemesi olmustu ama bugun cosmus durumdalar. Eyup abi sayisi bilinmeyen kadar bira ictikten sonra pek duracak gibi degil zaten.




Bugunun cicekleri;
Ve kirmizi mantar :)

Ben artik odama cekildim, yazilarimi yazip, biraz okuyup, cumburlop yatak. 

Sanli yagmurdan sonra simdi yildizlar cikti ve cezve yıldızı kendini gosteriyor. 

Iyi geceler Komati'nin yildizlari…

gun8-la1 Altiparmak Daglari baslangic ve Komati Yaylasina cikis

Sabah erken kalk, camasirlari topla, cantayi yerlestir, arabaya dolus ve Trabzon yollari tasli. 
Ama keske evde kalaydim da onlar gelip alaydi beni. Niye gittiysem anlamadim. 

Neyse havaalaninda uzuuuun bir bekleme sonucu ekip toplandi ve minibuse binerek yola ciktik. 
Bugun arife ve ramazanin son gunu ama Trabzon gercegini gormek bugune nasipmis. Sabahin korunde ciktigimizdan kahvalti yapmamistik. Benim basim yavas yavas agrimaya basladi, bir sure sonra ise isiga bakamayacak halde agriyorlardi. 
Veee Surmene'de hic bir yerde yiyecek birsey yok, pastanede pogaca bile yok. Hic bir cay evi vs calismiyor, bakkallara daha ekmek va gelmemis, niye yok diyorsun ramazan diyorlar. Kabus gibi ortalik. En sonunda bir firindan aldigim pide ile bakkaldan aldigim peynir ve portakal suyunu yedim ictim de biraz basim hafifledi. Ama boyle agrimaya baslayinca durmuyo da ne yazik ki:(neyse, daha guzel gunler var onumuzde. )

Tekpa'ya ugradik ama basima cekiclerle girisiyorlarmis gibi. Tekpa'da bir iki cay ictim, cay yine de cok guzel:) ilac ictim ama kar etmiyor. Camlihemsin'e vardigimizda dogru ruzgun birseyler yiyip bol su icince hafifledi agri. Off neyseki:)

Artik yaylaya cikma vakti. Bakkaldan cekirdek vs yuklemesi de yaptiktan sonra artik hazirim.
Bugun Komati'ye cikiyoruz. 

Yol belki 20 km ama toprak bir yol ve arabamiz pek bu yola uygun degil. Ara ara alti carpiyor. Derken stepne dustu, onu iceri aldik. Sonra bir mola verdigimizde de baktik ki arka tampon dusmus bir yerlerde. Muhammed abimiz biraz kizgin. Yol ancak 4x4 bir aracin girebilecegi bir yol. 
Ara ara da nehirden geciyoruz. Bir de bugun surekli yagmur yagiyor, boylece de toprak yol daha da bir surprizler hazirliyor.

Yolda bir koprunun ustunde mola verip Karadeniz'in en eski asma koprusu oldugu soylenen tas kopruye baktik. Sarmasiklardan oturu pek birsey farkedilmiyorsa da, orada bir kopru var uzakta.

O bu su derken saat 16.00'da girebildik Komati'de evimiz Sunay Dag Evi'ne. Ohh sicak bir cay. Her derdin ilaci. 
Sisten pek birsey gorulemese de, acinca mukemmel goruntuler sunacaginin ipuclarini buluyorsunuz her kosede. 
Cok guzel bir dunyaya pencere acan odam var yine.
Burada da hep beyler var, yemek yapan, servis yapan. Yine hersey lezzetli. 

Terasta yemek yerken yagmur oylesine siddetlendi ki, sesi urkutmeye basladi. Derken gokgurultuleri simsekler birbirine karisti. Eh Karadeniz'deyim di mi:)

Yemek sonrasi usuyen bunyeyi kuzine sobanin yaninda hasladim. Iyi geldi. Arada camasirlari da kuruttum sobanin yaninda, tam superim. Dus sonrasi yemek ve soba sicagi hepten mayistirdi beni. 

Asagida kisa bir horon vuruldu ana ben cok tembelim bugun. 

Uykunun sicak yumusak kollari sariyor yavastan ufaktan.…

 
Bugun narin bir papatya poz verdi bize…

gun 7 Gito'dan ayrilis ve…

Sabahtan huzunlu bir ayrilis hikayesi. Saril saril saril. Gitmesem kalsam diye dusunmeler. Salincakta son pozlar cekmeler. 
Yasli gozler. Zor oluyor ayrilmalar. 
Sonunda bindik arabamiza, yine Kazim abiyle seyrediyoruz yavas yavas. Yolumuz Badara yaylasina variyor. Gito'dan surekli seyrettigimiz o guzel yaylayi geziyoruz simdi. Bu daglarin tepesinde ne de guzel bir duzluk burasi. 
Sonra inmeye basladik artik. Bugun yuruyus yok daha cok arabayla gezecegiz. 

Once Palovit Selalesine ugruyoruz. Bu selaleye kacinci gelisim bilmiyorum ama her seferinde cok seviyorum. 
Tul fotograflari cekme calismalari yapiyoruz. Tv'ye getir, 1/25 falan olsun, pozlamayi azalt -1 belki daha az. Yapiyoruz birseyler. 

Sonra Zil Kale'ye geciyoruz, diger adiyla Kale-i Zir yani asagi kale. Vercenik'e cikarken gordugumuz Kalekoy'de de yukari kale vardi ama ondan geriye pek birsey kalmadigimdan gezecek birsey de yok. 

Artik herkes acliktan kirilirken Ardesen'de Hanimeli'ye gidiyoruz. Sebzeli hamsi superdi. Digerleri eh.

Sonrasinda artik Okan'larin eve cikiyoruz. Ben devam edecegim icin esyalari indiriyorum. 
Herkese bir kahve yaptim okkalisindan, sonra yavas yavas ayrilik vakti. Kizlari hepsini opuyorum tek tek. Ozleyecegim sizi boncuklar. 

Kizlarla beraber Arzu ve Okan da gitti, ben de evde biraz yazi yazma sansina sahip oldum:) hazir 3G bulmusken degerlendirmek lazim. 

Aksam yemekten sonra Arzunun annelerine gittik. Gulbin ve Ulvi de oradalardi. Anneler babalar arkadaslar hepberaber sohbet muhabbet gecti aksam. 
Eve geldigimizde camasirlari bir kontrol ettim ama bu yagmurlu hava pek bi kuruma sanslari yok gibi. Artik sabaha bakariz. 
Sabah 6.20'de cikacagim yola, yol uzun. 

Bugun yolumuzu renklendiren guzelliklere bir ornek;