13 Nisan 2013 Cumartesi

Bir Alexandroupoli gecti aradan!

Neye niyet, neye kismet! Hayat boyle birsey iste, sen ac kalbini o gelir seni bulur. Kos mu, Rodos mu derken Dedeagac oluverdi hem de farkli bir konsept ile. Daha cok haftasonu abla ile cok guzel iki gun oldu. Ama ne de guzel oldu. Ne zamandir beraber birseyler yapamamistik. Haliyle benim de pek evde kalmamamin bir sonucu bu durum. Ama hastalik da vesile oldu ve haftasonu ona da uygun olunca, herseyi iptal edip onunla iki gun gecirebilmek icin ayarladim gereklilikleri.
Sonuc olarak Cuma aksami Metro'nun otobusune bindik ve Dedeagac'in yolunu tuttuk. Gumruk gecisinin biraz uzun surmesi sebebiyle gece 4'te vardik Dedeagac'a ve otele gidip kendimizi yataga attik. Sabah gec kahvalti sonrasinda Dedeagac'in icini disini karis karis arsinladik. Gunu senlendiren yemek ise, simdi bile aklima geldiginde agzim sulaniyor :D
Gezdiik tozduk. Buralari cok fazla anlatmayacagim ayni seyler hemen hemen.
Asil macera donus yolu. Metro'nun otobusunun gectigini gorduk ama biz sandvicin sonunu tikip, hesabi odeyene kadar, otobus gitmis. İlk saskinlik halini atlatinca hemen taksi aramaya koyulduk. Neyseki uzun surmedi. Sinira kadar 45km var ve ne kadar tutar dedigimizde 50€ yazar dediler. E yapacak birsey yok bindik arabaya. Neyse abi vinnladi gitti ve gumruge ikimiz beraber girdik. Hemen otobuste yerimizi aldik ama bu da bize guzel heyecan oldu!

Su Yunanistan gezilerinin macerasiz bitmesi gibi bir ihtimal yok galiba!