28 Nisan 2009 Salı

Yeni Zelanda gün 1-2

Yeni Zelanda yolculuğunun birinci gününü anlatmak hem çok zor, hem çok kolay aslında.
Neden derseniz, şöyle anlatayım; 5 saat uç, 8 saat Dubai'de bekle, sonra 15 saat uç, sonra Sdyney'den aktarma yap, sonra 3 saat daha uç ve Auckland'de en sonunda, jetlag mi oldun, cörtlek mi oldun anlayamadan, 1 saatlik Auckland gezisinden sonra tekrar uçağa bin ve 1 saat de Christchurch'e uç.

Bu 1 saatlik Auckland gezisinde neler yaptık;
Mount Eden Hill'e çıktık, şehri seyrettik
Queen Street, Harbour Street, Sky Tower(uzatmalarda bu 192m'lik kuleden atlayış yapıyorum) ve Maritime Museum'lardan geçtik diyelim. Bir de Rangitodo volkanik adasına uzaktan el salladık.

Tüm bu uçuşlardan sonra en sonunda çantaları al, şehre gel, otele yerleşme hevesi içindeyken, aslında rezervasyon yaptırılmış olması gereken otelde rezervasyonumuzun olmadığını öğren ve sırtındaki 18 kiloluk çantayla bilmem kaç km yürü ve Thomas's House'a ulaş.
Burada da single oda, double oda sorunu çıksın, resepsiyonda yarım saat sorunun çözümlenmesi için bekle...

Amanın çok yoruldum, biri kurtarsın beni.

Bugünün özeti şudur arkadaşlar, Yeni Zelanda'ya gitmek iki gün sürüyor.

Şaşırdım;
- Dubai'nin sabah saatinde bu kadar sıcak olabildiğine,
- Dubai'deki havaalanının bu kadar şımşıkır olmasına,
- Emirates'in inanılmaz kaliteli bir havayolu olmasına, hosteslerinin 18 saat sonunda halen gülümseyebilmelerine
- A380'in koskocaman bir yaratık uçak olmasına (sadece uçak demek az kalırdı)

Bayıldım;
- Auckland'in bol güneşli, hafif rüzgarlı havasına, yeşiline, düzenine






Böylelikle 5 Mart 2009 günü saat 19:10'da(İstanbul saati) başlayan uçak yolculuklarımız 7 Mart 2009'da oranın zamanıyla akşam vakti bitti.

Deni-yorum

Deneme

Evet, telefondan gönderdiğim mesajım yayınlandı. Yeni telefonumdan da başarı ile bloga girdi gönderebileceğim demektir bu :)

25 Nisan 2009 Cumartesi

Toparlamak vaktidir

Çok uzun zamandır bloga hiç girdi göndermedim. Aslında bunun sebebi Sony Ericsson telefonumun başına gelen kazadır. Çünkü o telefonumdan, çekiyor yazıyor gönderiyordum. Yani her şey çok kolaydı. Ama motorla Kıyıköy gezisi esnasında saatlerce sağnak yağmur altında kalınca, e telefonda montun cebinde olunca, ne yazık ki sevgili telefonum artık sadece akvaryum olarak kullanılabiliyordu.
Neyse, hiçbir bahane başarıya yeğ değildir deyip bu konuyu kapatalım.

Son zamanlarda tasarımını da değiştirdikten sonra artık gezi notlarımı buraya yazayım diyorum. Ha ben gel git akıllı biriyim, bugün derim yarın yazmam o ayrı konu. Ama yazmak istediğim çok şey var. İlk aklıma gelenler Yeni Zelanda gezisi(Mart 2009), Artvin gezisi(Ağustos 2008), Bosna gezisi (Eylül-Ekim 2008), Anadolu Feneri kaçamağı(Nisan 2009), Abant gezisi(23Nisan 2009).
Bunlar ilk aklıma gelenler, ya da aslında şimdiye kadar çoktan yazmış olmam gerekenler. Geç olsun güç olmasın di mi :)

Hep düşlerimi gezmek işgal eder, aslında şöyle bir geriye baktığımda "az da gezmiyormuşum hani" demek istiyorum.

Bu yazı da yolculuklarımın sıfır noktası olsun o zaman.