
Çiçek yetiştirmek öyle bir şey ki, hiç bir karşılık beklemeden yaparsınız. Karşılıksız sevmeyi öğrenmek için çiçek yetiştirmeyi öğrenmek lazım sanırım önce. Neyi sever neyi sevmez, ne kadar su ister bilmek, toprağını kontrol etmek, kurumuş yapraklarını almak gerekir.
Uzun süreli İstanbul dışında çok vakit geçiren biri olarak, eve gelir gelmez yaptığım şey önce çiçekleri tek tek kontrol etmek olur. Uzun seyahatler dolayısıyla günlük ilgi isteyen narinlerim için, ayrılırken özel olarak rica ederim, lütfen su ver iki günde bir bardak diye ama benim bu refleksif davranışımı başkalarından beklemek belki de haksızlık, kimbilir. Bu sebepten 'yağmura gülen çiçeklerim', yani 'aslanağzı'larım kurumuş durumda. Geri kalan hepsinin keyfi ise yerinde. Bakalım aslanagzılarına da bir çözüm bulabilirim belki.
Ama uzun zamandır hissetmediğim kadar büyük bir mutluluk hissettim bugün beyaz meleğim sayesinde :)

Bardaktaki ise 'çıkmadık candan ümit kesilmez' lafının ispatı gibi. Kurumuş görünen dalın sabırla suda tutulması, suyun usanmadan değiştirilmesi sonucu çıkan o bir iki yeşil yaprak, ne büyük umuttur hayata dair...
Buraya sevdiğim bir blok olan Piktopet'teki, Özdemir Asaf'ın Çiçek Senfonisi'ni linklemek istedim.
Bu iki tweet'i de eklemeden edemedim...
0 yorum:
Yorum Gönder