30 Eylül 2016 Cuma

Çadır, tulum, mat

 Dalıştaki ABC gibidir çadır tulum mat üçlüsü.
Yine bir gün, bir bisiklet turunda, çoğu tanımadığım azı tanıdığım bir grupla süreceğiz. 

Tost-çorba-midye-çekirdek ve bira beşlisiyle geçti akşam. 
Sabah ola hayrola. 
 

28 Eylül 2016 Çarşamba

de ki...

Bak,
Sanki ilk defa görmüş, sanki son görüşünmüş gibi…
-
İki yıl önceymiş.
-
Sonunu bilmiyorum, basini unuttum…

25 Eylül 2016 Pazar

Kufur

kufur cennetten cikmadir diye bosuna dememisler.

20 Eylül 2016 Salı

Karadağ mıydı o?

Malta'da solo olarak takılıp, muhteşem dalışlar yaptıktan sonrasıra Karadağ'a gelmişti.

Karadağ hem dalış, hem gezi hem eğlenceydi benim için. Tek odak dalış değildi ama yarısıydı diyebiliriz. Dalışlar öğlen bitiyor ve öğleden sonrası size kalıyor.

Budva'da kaldık ve Budva Diving Montenegro ile daldık. Malta'daki gibi olmasa da iyilerdi. Form vs imzalamadık, kartlarımız sorulmadı! Ama detaylar konusunda dikkatli ve iyilerdi. Fakat bizimle dalan Ruslardan neredeyse nefret ettik. Çok kaba, dalışta su altı canlılarına karşı çok kötülerdi. Uyarılmalarına rağmen ertesi gün aynı saçmalığı bir diğeri yapıyordu, ne yazıkki briefinglerde su altı yaşamına ve saygı gösterilmesine dair en ufak birşeyden bahsedilmemesinin eksikliğinin de bir sonucuydu belki. Bir keresinde istakozu anteninden çektiğini gördükten sonra çıldırası geliyor insanın.

Budva kıyıları o kadar canlı ki. Her yer mağaralar ve tünellerle dolu. İstakoz, ahtapot şu bu kaynıyor. Posedonialar almış yürümüş. Ancak eğer böyle kirletmeye devam ederlerse çok uzun dayanmaz gibi. Denizin hızla kirlendiğini dışarıdan görebiliyorsunuz.

Biz güzel dalışlar yaptık ama. Son gün fırtına çıktı ne yazıkki ve ikinci dalışımızı yapamadık, bitirdik. Olsun biz yağmurda da aynı keyfle daldık ki zaten :D
Su altında ve üstünde neler yapmadık ki :D

Budva geceleri ünlü demişlerdi ama gitmeyene kadar anlamıyormuş insan. Kooop kop kopuyorsun. Her yer klüplerle dolu. Sen yürürken bir anda önünde dev gibi bir adam duruveriyor ve elinden tutup piste çekebiliyor seni. Bir anda zıp zıp zıplarken buluyorsun kendini. Ah o son üç viskiyi içmeyecektim ama :) Ne olduysa ondan ötürü. Çok eğlendim mi evet.

Yahu burada bu kadar güzel deniz ürünleri yapıldığını bilsem önceden gelirdim. Burası ne çılgın ve ne kadar güzel pişiriyor bu deniz kabuklarını böyle. Dehşetengiz idi. Deniz kıyısında Jadran diye bir restoran var. Aman ha yemeden dönmeyin. Fakat ne yiyin, efendim buzara soslu midye yiyin, ahtapot ızgara yiyin, kalamar ızgara yiyin, levrek yiyin diğer balıkları yiyin (deniz ürünlü makarna yemeyin, ben sosunu beğenmedim)
Ayrıca o muhteşem beyaz şaraplarını için. Sanki bardağa şarap değil de kupaya çay dolduruyorlarmış gibi dolduruyorlar kadehleri. Herşeyin gramajı çok yüksek. Ve bir standarları var, hep aynı miktarda geliyor. Mesela midye yarım kilo, kalamar 8 tane gibi. Muhtemelen onun da bir gramajı var ve tamamlamak için bazen 7, bazen 8 tane geldi. Fakat deniz ürünlüleri, yumuşakçaları ve kabukluları seviyorsanız Montenegro bir cennet ülke. Ve fiyatlar inanılmaz uygun. Üç kişi dibine kadar yiyip içiyorsun ve hesap 60Euro geliyor. Ve kalitesini de görünce buraya sadece yemeğe bile gelinir diyorsun. Bir de Kaş'ta ahtapot yapmayı bilmeyen restoranda o pul biberi dökülmüş kötü ahtapotları düşünüyosun. Oooof of yani. Keşke o mekanların sahipleri de geziyor olsalar ve Meis harici bir yere gitseler de görseler.

Neyse sonra ertesi gün Kotor'a gittik. Amanın burası nasıl da bir cennetmiş böyle. Neyse ki önceki günkü yağmur fırtına bugün de devam etmedi ve Kotor'da çok keyiflice gezdik, dolandık, yedik ve içtik tabii ki yine yeni yeniden.

Ama Kotor'dan alacağımız var. Bir daha ki sefere özellikle burası için gelinecek ve bir kça gün buralarda dolanılacak.

Netekim Montenegro, Karadağ çok keyifli geçti. Bir de şu çantaların ikisinin birden parçalanma durumu olmasaydı daha güzel olacaktı ama ne yazık ki oldu. Onu da çözeceğiz artık.










13 Eylül 2016 Salı

Malta'da hayat…

Valla eğer dalmıyorsanız sıkıcı ama eğer dalıyorsanız… işte o zaman herşey ama herşey değişiyor. Bir haftadır buradayım. Suda çığlıklar attığım oldu, çok ciddi problemlerle karşılaşıp, bir şekilde yürütüp dalışı sağlıklı ve güvenli şekilde bitirip  sağlıkla çıktığım dalışlar da.

En ama en güzeli Gozo'daki Blue Hole dalışı idi, en unutulmazı ise Gozo adasındaki Karwella batığına giderken hemen reef'in altında gördüğümüz Mavi Köpek Balığı(Blue Shark). O anda kameranın düğmesine bastım ama balık pek görünmüyor fakat benim çığlığım çok net duyuluyor :D 😂

Burada New Dimension Scuba okulu ile daldım. Fena değiller sadece biraz samimiyet eksikleri var ama güvenlik vs anlamında oldukça iyiler. Ayrıca hep nitrox dalışı yapıyorsunuz, bu güzel. Hava benim olduğum günlerde çok değişken idi. İlk günler fırtına vardı. Dolayısıyla, dalış yeri seçmedeki becerilerini böylece görmüş oldum. Batık dalışı severler için bir cennet burası. Ha ayrıca advanced dalıcıya advanced muamelesi yapıyorlar. Öyle naz niyaz yok :) yok elinden tutayım yok koluna asılayım falan teklif dahi etmeyin. Arada başıma geldiğinden diyorum bunu. 

Ayrıca zaten iyi bir advanced olmadan da gelmeyin derim. Güzel şeyler de hep derinde.

BlueHole'deki magara cikisi
Gozo'ya gidip Blue Hole yani Mavi Delik'e de dalmadan dönmeyin. Batık sevdalısı bile olsanız Blue Hole herşeyi değiştirecektir eminim. Muhteşem bir doğa var suyun altında. Zaten 16 metrelik bir deliğe dalarak başlıyorsunuz. Sonra aşağıda kocaman bir mağara var. Zifiri karanlık.  Orada dolaştıktan sonra inanılmaz güzellikteki Arc'ın altından geçiyorsunuz. Kafanızı kaldırıp yukarı bakmayı unutmayın. Yoksa nereden geçtiğinize dair fikriniz olmadan geçer gidersiniz. Sonra tüneller, yarıklardan geçerek devam ediyor ve aynı rotadan dönerek geliyorsunuz. Dalış boyunca aklınız çıkacak o duvarlardaki mor mercanları calılıkları gördükçe. Su soğuk, 18 derecelerde genelde. Eylül'ün ilk haftası için epey soğuk ama burası böyleymiş. Olsun idare ettim yine de hibrit içlikler vs ile. 

Gece hayatı şu bu bunlardan bahsetmeyeceğim😆
Onu kendiniz yaşayın görün.







4 Eylül 2016 Pazar

yeni heyecanlar

Bir iki güne bir seyahate çıkacağım ve onun heyecanı sardı bu aralar. Bir iki eksigim var ama artik onlari da yolda tamamlayacagim.
Uzun zamandir hayal kurmadigimi ve onlarin pesinden gitmedigimi farkettim. Sanki bir fanusun icindeymisim de disaridaki sesleri duymuyor, kokulari alamıyormusum gibiymis. Tek basima hic seyehate cikmamisim, uzaklara gitmemisim ne zamandır. Artik vakti gelmis demek ki, uyandim uykumdan. Su anki tek planim dort bacakli ucak rezervasyonum. Baska da belirli bir sey yok. Tipik ben yani, gidince gorucem, gorunce bulucam.

Bakalim ne turlu maceralar hazirliyor hayat bana :)