2 Ekim 2013 Çarşamba

Sonbaharın ilk yağmuru...

Dünkü repliğim 'yağmur yağıyor ama hava yumuşacık' idi, bugün ise 'hava buzz esiyor resmen'. Vee geldi sonbaharın ilk günleri, nasıl da soğuttu hemen ve nasıl da giydirdi koyun postu kazaklarımızı.

Penceremden İstanbul...
Tabii bu noktada bu manzarayı izleme ortamımın da aldığım keyfi katladığını itiraf etmem lazım. İstanbul'da kaldığım nadir günlerden bir gün. Sabah şahane bir çay yapıp bu soğukta sıcacık içtim, içim ısındı.

Bu yağmurlu günde İstanbul müthiş manzaralar sunuyor tabii. Tüm griliğiyle yine çok güzel.

yağmura gülen çiçeklerim
Yağmurun yağışının, havanın soğuyuşunun, kışın öncülerine aldırmayanlar da var tabii. İşte benim yaramaz çiçeklerim. Adının aslanağzı olduğunu sonradan öğrediğim, şu görüntüleri içimi eriten çiçeklerim.
Bunların bir de hikayesi var aslında. Yıllar önce aldığım bir ev bahçe dergisi geçti elime. Ve şöyle kapaklarını çevirirken için bir paket tohum çıktı. Dergi çiçek tohumu hediye vermiş meğersem ve ben de unutmuşum. İşte yaşlaşık beş yıl beklemiş tohumlar için hemen bir saksıya toprak koydum ve tohumlarını da ekip suladım. İki hafta sonra çimene benzer yeşillikler çıkmaya başladı saksıdan. Çimen de olsa sulayacağım ve büyüteceğim dedim. Ve gün bugün oldu böyle şahane çiçekler oldu o ufacık tohumlardan. Keşke bunları nasıl tohumlandırabileceğimi bilsem ve seneye tekrar eksem. Ve aynı heyecanla sulasam, beklesem ne çıkacak diye :)
Balkondan böyle sırıtarak bakıyorsam, katkıları büyük...

Çiçekleri, ağaçları, baharı, yağmuru, kısacası doğayı hep çok sevdim. İçinde vakit geçirmek için her zaman elimden geleni yaptım. Kimi zaman şimarık, kimi zaman tuzu kuru, kimi zaman umarsız umursamaz oldum(!) bu sevgimin peşinden koşarken.


Kedili saksım, yeni güzelim
Ama bir gerçek var ki, her zaman gerçek kalacak olan, her zaman çok sevdim ve hep peşinden gittim neyi sevdiysem ve umuyorum ki hep de gideceğim.!

0 yorum: