Cok sicaktan bunalinca bir dağa atmak istiyor insan kendini. Şartlar da buna uyunca neden olmasindi! Oldu nitekim. Uzerinden iki hafta gecti. Bazen hemen yazamıyorum ya da yazsam bile hemen yayinlamiyorum. Olgunlasma zaman alabiliyor!
Sonuc olarak gecen seker bayramimizda Aladaglar'a gittik dort kafadarlar olarak.
etli ekmek |
Sokullu Pınar'dan görüntü |
Sokullu Pınar kıl çadırdan manzara |
Akşam arkadaşlar da geldiler ve mangal, şarap ve rakılı olarak bol muhabbetle bitirdik günü.
Çömçe Göl |
Çömçe, kepçe demekmiş. Gölün şekline bakınca da bayağı benziyor harbiden kepçeye :) Keyifli kısa bir yürüyüş oldu, ama göl çok güzeldi. Hatta aşağıda kamp alanında kullandığımız içme suyu da buradan geliyormuş.
Böyle olduğunu öğrenince hemen yere atlayıp kafamı suya daldırdım ve kana kana içtim. Bu halde çeşitli fotolarım var ama çok şebek bir görüntü olduğundan buraya koymadım :) Güneşi burada batırdıktan sonra tekrar indik Karagöl'e. Burada göl epeyi çekilmiş fotodan da görebileceğiniz gibi. Bu arada Karagöl 3000metrede ve yürüyüşten döndükten sonra etrafı cevrilip, uüstünden hortum sallandırılarak duş haline getirilmiş yerler var. Vee çok şaşıracaksınız ben burada ılık hatta neredeyse sıcak duş aldım 3000metrede! O kadar reklam yapmışım ki bir de tüm Fransızlar sıraya girmiş duş için :)
Karagöl |
Ertesi gün Karagöl'den Emli Vadi'sine indik ve bu sefer çadırımızı buradaki kamp alanına kurduk. Bugün ünlü meyve şarapçısı Süleyman'ı gördük, günlerdir kendisiin yaptığı şaraplardan içiyorduk ufak ufak, onunla ve Fatma'yla tanışmak güzeldi. Bugün akşam üzeri ise Emli'ye dönüp saat 6 gibi Kale Tepe'ye tırmanmaya karar verdik. Güneş yattığında yola cıktık. Önce patikadan sonra çarşaktan yavaş yavaş çıkarak en tepesine ulaştık Kale Tepe'nin. Yaklaşık iki saat sürdü çıkısımız. Burada uzuuun bir mola verdik. Aşağıda kampı izledik, etraftaki dağ masiflerini seyrettik, çay içtik sandviclerimizi yedik. Çok güzel bir iki saat geçirdik.
Kale Tepe |
Buralarda günbatımında dağlar kızarıyor, muhteşem görüntüler sunuyor. Bu resimleri bizzat orada olup çekmeniz, beyninize kazımanız lazım. Boyle bir yer Aladağlar bir giden tekrar tekrar gidiyor.
Biz indiğimizde Gökhan Derya gelmişlerdi. Onlar da bugün çok güzel ve yorucu yürüyüş yapmışlar. Oturup biraz çay içtik, sohbet muhabbet geçti akşam.
Gün batımı |
Ertesi gün Emli'den Kazıklı Ali Kanyonu'na yürüdük. Burada birçok tırmanıcı olmasını beklerken sadece bir iki kişi gördük. Günlerden Pazar ve tatilin son günü olması sebebiyle herkes yok olmuştu. Vadide çok güzel bir yürüyüş yaptık. Miss gibi kekik topladım. hatta vadinin sonuna varıp yukarı çıkmıştık, geri yürümek için ama vadideki kekikler cok daha güzel olduğundan tekrar vadiye indik ve ben kekik toplamaya devam ettim. Geyikbayırı'ndan topladığım kekikleri bitmesin diye az az kullandığımızdan cok topladım ve artık bol bol kekik tüketebilirdik. Aynı zamanda her yerde kızarmış olan kuşburnuları toplamak için içim gitti ama ne yazık ki yanımıza hiç çanta veya çantaya dönüşebilecek birşey almadığımızdan toplayamadım. Ne yapalım bir daha ki sefere deyip kekikleri bolca selpaklara sarıp durdum :)
kekikler |
Bu akşam aşçımız Hasan Abi'nin yemekleri ile miss gibi doyurduk acıkan bünyeleri. Akşam geç vakit biz de yola çıkacağımızdan kampa varınca çadırı, eşyaları vs. topladık, çocuklar da gelince, Moris vs hep beraber biraz muhabbet ve eşyaları arabaya yükleyip köye indik. Rambo'da bir çay molasından sonra yola döküldük. Herkes erkenden kaçmış trafik rahatlamıştı, küçük bir pitstop sonrası yola devam ettik ve gece 2,5 gibi evlere vardık.
Özet olarak diyeceğim birşey var ki, o da eğer Aladağlara halen gitmediyseniz, bir gidin görün, yürüyün, ayağınızın altında o çarşağı hissedin, onda kayarak inmenin keyfine bakın :)
0 yorum:
Yorum Gönder