27 Eylül 2009 Pazar

Sicilya, gidilesi görülesi

Şöyle bir genel hatları ve rotadan bahsedecek olursam;
Ryainair ile Trapani'ye uçuldu, Erice, Trapani gezildi,
- ertesi gün otobüse binilip, 1saat40 dk gibi bir zamanda Palermo'ya gidildi, o akşam ve ertesi gün Palermo ve Monreale'de gezildi,
- sonra trene binilip Mazara del Vallo'ya gidildi, o gün akşamı ve ertesi sabahı Mazara gezilip görüldükten sonra,
- ertesi gün sabah 11 treni ile Mozia'ya gidildi. Dolanıldı duruldu, yendi içildi ve havalanına yüründü.
Bu rotanın sonunda Sicilya'nın barısında bir üçgen yapmış oldum aslında.

İlk gün Trapani akşam vakti pek bir etkileyiciydi, ancak Cuma akşamı işten çıkmış ve yorgun halimle resim çekmemişim. Ertesi gün sabah erkenden kalkıp yola düştüm, önce İtalyan usulü kapuçino ve kruvasan kahvaltısı yaptım. Sonra otobüse binip Erice dağının tepesine çıktım. Erice şehri gerçekten etkileyiciydi. Bir de sürekli yağmur yağmasa arada hava açsa tam süper olacaktı. Erice'de tüm müzelerde geçerli olan bir kart alıp hepsini gezdim. Çok etkileyiciydi mekanlar. Yüzlerce yıllık kliseler, evler, yollar (özellikle yolları sevdim) bir de kediler. Dönüşte teleferik ile indim aşağıya. Görüntü tabii ki şahaneydi.

O gün akşam Palermo'ya gittim. Otel bulmak biraz dertli ve deli gibi yağmur yağıyordu, e haliyle biraz ıslandım, ama olsun o da güzeldi.Ayrıca kaldığım Hotel Floria, şahane bir Piazza olan Piazza Florio'daydı :) Odaya çantamı bıraktıktan sonra hemen kendimi attım sokağa, ki zaten otel ararken bütün merkezini gezmiştim. Ama bu sefer amacım akşam yemeği idi. Enrico'nun mutlaka dene dediği bir listem vardı. Cafe Royal'de oturup 'Pasta con Sarde(Sardalyalı makarna)' ve 'Frutti di Mare(deniz ürünleri salatası)' yedim. Pasta con Sarde, Palermo'ya özgü bir yemek ve şahane bir şeydi. Tabii ki bu yemeğe Nero d'avola eşlik etti. Kahve içildikten sonra otele gidip mışıl mışıl uyudum. Gecenin nasıl geçtiğini anlamadım bile.
Ertesi günün en göz alıcı iki unsuru Palermo Katedrali ve Monreal dağının tepesindeki Monreal Katdrali oldu. Teatro Massimo'yu da unutmamak lazım. Aslında o kadar çok şey varki tek tek anlatmak istediğim, ama o zaman bu yazı epey bir uzun sürer.
Palermo'da yürürken kendimi Fas'ta falan sandım, heryer Afrikalı arkadaşlarla doluydu.
Bu arada Monreal bir dağ ve katedral de onun tepesinde, ama ben sabahtan Mazara'ya tren bileti almıştım saat 14:29'a. Ancak dağın tepesine çıkan otobüsler saat başıydı ve eğer otobüse beklersem trene yetişme imkanım yoktu. Ben ne yaptım, bir yere kadar yürüyüp sonra otostop çektim :) Evet hayatımda ilk defa yaptım. Sağolsun İtalyan bir amca, beni Palermo merkezine oldukça yakın bir yere kadar götürdü. Bugüne kadar öğrenmiş olduğum az buçuk İtalyacanın bu gezide ne kadar faydalı olduğuna inanamazsınız :)

Treni 5 dk ile yakaladım, sonra ver elini Mazara.
Mazara bıdıcık bir sahil kenti. Ama çok güzel. Bu el kadar yerde bile bir sürü tarihi mekanlar ve piazzalar vardı. Piazza della Indepenza inanılmaz güzel bir meydanmış(bu arada 'piazza', meydan demek).
Yine enteresan bir otel bulma macerasından sonra yerleştim ve hoop kendimi sokağa attım. Deniz inanılmaz güzel görünüyor. Upuuzun bir sahil yolu yolu var. Akşam vakti İtalya'nın insanların sokağa döküldüğünü biliyordum da, buradaki kadarını hiçbir yerde görmedim. Çoluk çocuk torun torba, büyükler küçükler, hepsi giyinmiş boyanmış, şıkır şıkır yıkılıyorlar ve çıkır çıkır sallanarak geziniyorlardı. Cafe Garibaldi'de oturup yine çok lezzetli bir balık yedim Nero d'avola eşliğinde. Sonra da kendime gelato (dondurma) ısmarladım. Üff yine çok güzeldi. Söyleyecek söz yok gerçekten. Bu arada buradan havalanına gidişi sordum, ne otobüs ne tren ne shuttle hiç bir şey yokmuş. Trapani'ye gidip oradan binmen lazım dediler. Ups nasıl yani. Neyse sabahtan erkenden kalkıp istasyona gidip tren saatlerine baktım ve Mozia-Birgi'ye bilet aldım saat 11:40'a. Bu arada dönüş uçağı bugün 17:05'te Trapani Birgi havaalanından. Sonra çıkıp Mazara'da gündüz gezmesi yaptım ve şu ana kadar İtalya'da yediğim en güzel kruvasanı Gran Cafe'de yedim. Sonra biraz dolanıp vs istasyona gidip gecikmeli gelen trene binerek ver elini Mozia.

Mozia durağında indiğimde makinist pencereden kafayı uzatmış bana bakıyordu. Bu durakta bir tek ben indim. Tren gittiğinde etrafıma bir baktım ki 'in the middle of nowhere' gibi bir yerdeyim. Etrafımda her yerde üzüm bağları uzanıyordu sınırsızca, sonra bir iki şarap fabrikası binası gördüm. E yapcak birşey yok deyip araba yolundan yürümeye başladım. Bu arada üzüm ve şarap kokusundan bir ara içim bulandı. Bir ara fabrikanın birinin önünde bir abla gördüm, hoop atlayıp hemen sordum tabii 'dove il centro' diye. Merkez olduğum yere 2-3 km uzaktaymış, otobüs var mı diye sordum, bir tane geçermiş. Oh ne güzel deyip, otobüsü beklemeden yürümeye başladım. 20 dk kadar yürüdükten sonra bir baktım ki arkamda bir otobüs var. Hemen bir atak yapıp ona doğru koşmaya başladım tabii. Sevgili otobüs şoförü, benim cevval sıçramı farketmiş olacak ki bekledi ve ben bindim. Böylece en maceralı bölümlerden birisi daha başladı.
Efendim iki kelime İtalyancamla bu kadar anlaşmayı nasıl başardığımıza bazen ben bile akıl erdiremiyorum. Otobüs şöförü aslında burada merkez gibi bir yer olmadığını, zaten ufacık bir yer olduğunu anlattı. Sonra bana otobüsle şehir turu yaptırdı. Şahaneydi :) Ve ona günün en başarılı sorusunu sordum, havaalanına otobüs falan var mı diye. E tabii ki yokmuş, peki yürüyebilir miyim dedim. Tabii tabii yürürsün çok birşey değil bir kaç km dedi. Ooooh neki canım 3 km. hah o benden korksun. En önemli sorunun cevabını aldıktan sonra, yemek yemek istediğimi anlattım ve balık restoranı sordum. Biraz sonra kendimi bir restoranın önünde buldum :) Due kilometri ristorante a destra, un kilometri aeroporto a sinistra yönergesinden sonra, derinden teşekkürlerimi sunup 'grazie mille'rimi dizip, kendimi restorana attım. Balık, karides, ızgara sebze, risotto con frutti di mare ve Nero d'avola ile şahane bir öğlen yemeği yiyip, kahvemi çtikten sonra, çantamı sırtıma atıp, havalanının yolunu tuttum.
Yüzümde bir gülümseme, dilimde türkü, kalbimde sevgiyle dolu olarak havalanına vardım. Bir sudoku kitabı alarak, bulmaca eşliğinde uçağı bekledim.
Ver elini Roma :)

Sicilya başka bir memleket gibi, insanları, yemekleri, şarapları, havası, suyu herşeyi bir ayrı güzel bir ayrı keyifli. Bir gidip görün, yaşayın derim.

2 yorum:

Neylin dedi ki...

İyi günler;
Türkiyeden Birgi veya Falcone ve Borsellino havaalanına nasıl gidebilirim acaba Erice de katılmam gereken bir kongre var ve bu havaalanlarından birinde veya Palermo yada Trapani limanından bizi karşılayacaklar fakat Sicilyaya daha önce hiç gitmedim ve nasıl gidileceğinide bilmiyorum. Blogunuzu tesadüf olarak buldum yardımcı olursanız çok sevinirim.
İyi günler.

ayten dedi ki...

Selamlar,
Ben Roma'dayken gitmiştim oraya. Size de tavsiyem Roma aktarmalı gitmeniz olacaktır. Türkiye'den direkt uçuş yok bildiğim kadarıyla.
Bilet aramak için www.skyscanner.com kullanıyorum, size de tavsiye ederim.
iyi günler,