Anılar silinmeden taze tazeyken kaydetmek istedim, fazla zaman geçirmeden.
13 Haziran günü sabah 07.25 uçağında yerimizi aldık 16 kişi, 3 kişi ise yarın gelecekti. Oldukça güzel bir uçuştan sonra Budapeşte havaalanına indik.
Orada bisikletlerimizin gelişi yine maceralı oldu tabii ki :) Abiler 16 tane bisikleti indirirken biraz şaşkınlık içindeydi. neyseki uçak rezervasyonumuzu yaparken bisikletli geleceğimizi bildirmiştik de orada sorun yaşamadık.
Kutularımızı yüklendikten sonra, Gündoğan'ın katkılarıyla ayarlanmış olan transfer aracımıza doğru yollandık.
Kapıda epey bekledikten sonra, koca bir otobüs arkasında bisiklet taşıma romörkü ile yanaştı. ancak onlar bisikleti açık halde taşıyacaklarını düşünüp böyle bir romörkle gelmişler, ancak bizim bisikletler THY kuralları gereği, parçalanmış ve kutulanmış haldeler.
Neyse arkdaşlarımızın yoğun çabalarıyla otobüse bisiklet kutularımız ve bavullarımızla sığdık ve 40 dk süren bir yolculukla sevgili Fortuna Hotel'imize ulaştık. 2 gece burada misafir olacağız. Pazar sabah da tur başlıyor zaten. İşte böylece varmış olduk. Tabii o kadar erken varınca odaları alamadık, biz de iyi napalım deyip vurduk kendimizi
Budapeşte yollarına. Bizimkilerin kararsızlıkları sonucu bir noktada Ezgi ile yollarımızı ayırdık grupla ve çok güzel dolaştık Budapeşte'de, şahane kruvasanlar yedik, kahvemizi içtik, o şanlı
koprünün yanında birayla serinledik, ünlü pazarlarını gezdik vs derken otele
geldiğimizde telef vaziyette yorgunduk. Aslında fikrimizde bir güzel duş alıp, biraz dinlenip sonra akşam yemeği için bizimkilerle takılmak vardı, o keşfettiğimiz Nişantaşı'nı andıran keyifli sokakta. Amaaa biz duştan sonra kafayı yastığa koyunca sabaha kadar kaldıramadık ne yazık ki. ama pişman olmadım asla da değilim :D Sadece klimayı açık unutmasaydık eyiydi dedim, gece uyanıp da kapatırken :D
Sabah uyanıp da kahvaltıya gidince baktık ki herkes orada, oo hatta hepsi bisikletleri kurmuş ve BudaPeşte'yi bisikletle gezmenin planlarında. Benimkisi kurulu bile değil dahaaa. Ama hemen kahvaltıdan sonra inip Nejat ve Ali'nin yardımıyla (sağolsun, eksik olmasınlar:) bisikletim hazırdı.
Eveeett o an geldi çattı. Mavi Boncuk'a ilk defa binecektim. Hatta pedalları herşeysi yeni. Önce bir İlhan tur attı otoparkta. ama bendeki heyecanı anlatamam size. Kalbim nasılda atmaya başladı. Sağ pedalı kilitledim, bir türlü kalkıp solu kilitlemiyorum. Pat pat pat ediyor kalbim, sanki binlerce km gitmemiş ilk defa bisiklete binecekmişim gibi heyecanlıyım. Sonunda ünlü kalkışı yaptım veeee otoparkın içinde dönüp durdum. Vayyy ne değişik bir aletmiş bu böyle dedi. Gidonu çevirmeye gör anında dönüyor. Tepkisi çok hızlı bisikletin.
Herkes hazır olduktan sonra, kasklar takıldı, eldivenler giyildi ve vuruldu yola. Ama nabzım coştukça coşuyor. Yolda pedalı her çevirdiğimde heyecandan içim pırrrlıyor. Her km'de daha da çok alıştım tabii. Sonraaa özgürlük anıtına çıkalım dedik.
Mükemmel virajlı ve dik bir çıkışı var buranın. Uhuuuu dedirtecek tarzda. Bu şekilde sevgili birinci vitesimizi de ilk defa tatmış olduk.
Çok keyifliydi. Çoğu yerde ben dursam bile bisikletin gidiyor olması şaşkına çevirdi beni.
Ormanlı turundayken Dursun'un gelip, bak senin sürekli pedal çevirmen gerekiyor burda ama ben hiç çevirmiyorum, yol bisikletiyle çoook rahat ediceksin demesini anlıyorum şimdi.
Tabii bir de yollarının hastasıyım, yokuşlarının ustasıyım. Ben diğerleri gibi öne compact taktırmadığım için üçlü dişlimle güzel güzel gidiyorum. Miss.
Ama bugün tabii ters yollara mı girmedik, trafiktekileri şaşkına mı çevirmedik, film çekimine mi rast gelmedik, yoldaki bağrış çığrış konuşmalarımızdan Türk'leri etrafımıza mı çekmedik. her şeyi yaptık!
Veee tabii ki bir de Trek mağazasına uğradık. Trekmania grubu olarak. Mağazanın altını üstüne getirdik. Düşünün 15 tane manyak bisikletçi ufacık bir Trek mağazasına dalıp, ona buna saldırırsa ne olur! Fecaat. ama ben de sonunda güzel
bir suluk buldum, Mavi Boncuk'uma da uygun :D Dün Ezgi ile dolaşırken bir bisiklet mağazasından ona kask almıştık. Bu arada Budapeşte'de bisiklet ve her türlü malzeesi Türkiye'den %40 falan daha ucuz.
Bugünün bisiklet turunu artık tamamladıktan sonra otele gidelim, temizlenelim dedik. Gittiğimizde İbrahim, Efe ve Nisan da varmışlardı. Bu arada Ömer Efe ve Nisan mükemmel iki bebe. Süper kankitolar, çok eğlenceli keyifliler. Hayran oldum, hasta oldum. Henüz 15 yaşındalar ikisi de ama bir çok kişinin yapamadığı (kondüsyondan bahsetmiyorum, o zaten tavan yapmış, hepimizi silkelerler) tek başlarına harika şekilde hallediyorlar.
Ne mi dersek şöyle;
Şimdi ekipte bir kampçılar grubu vardı, bir de otelciler. Ben, Efe, Nisan, Ezgi, İbrahim kampçılar grubu. Geri kalan 17 kişi otelciler grubu idi. Haa tabii kampcılar grubu ile otelciler grubu da %99 ayrı sürüşler gerçekleştirdi. Bir kaçış grubu vardı, ki zaten onları tesadüfen görürseniz ne ala. Bir orta halliler grubu ve bir de Ninja Turtles grubu, yani biz :D
İşte Ninja Turtles'ın şahane kapluşlarından olan Efe ve Nisan grubumuzun vazgeçilmez yıldızları idi. Kızlar gidişine, yollar sürüşüne hasta yani, o biçim.
Kampta kalmanın bazı gereklilikleri ve süreci var. Şöyle ki;
Efenim akşam olup da kampa vardığınızda önce bisikletinizi, bisiklet toplama alanına götürürsünüz ve sonra gider bavulunuzu bulursunuz, ondan sonra kamp yerinde kendinize bir sünger ve sünger yeri bulursunuz, sonra eşyalarınızı dağıtıp tulumunuzu çıkarırsınız ve sonrası eşyalarınızı alıp duş sırasına girersiniz. (burada bayan olmanın avantajını tuvalet ve duş sırasında bolca yaşıyorsunuz. Sıra yok :D) Duş alınıp paklandıktan sonra, eğer yemek için bir plan varsa ona dahil olursunuz yoksa kampın yemek sırasına girersiniz. Bolca geyik yaparsınız. %100'ü bisiklet ve o günkü rotada yaşanan maceralara dairdir. Akşam olunca da dişlerinizin fırcalar ve tulumunuza gömülürsünüz. Genelde bu saat çok geç olmaz 11 civarı yatmış olursunuz. Kampta gün erken ağarır. 6 olmadan kalktım ben her seferinde. hep erkenci oldum ama olsun uyanmak için daha fazla vaktim oluyor işte :D
Sonra sabahleyin aynı process tersten işler bu sefer. Eşyalarınızı toplarsınız, bisiklet tayt forma ayakkabı vs giyersiniz, tulumunuzu toplarsınız, bavulunuzu toplarsınız, süngerleri toplama alanına yığarsınız, bavulunuzu toplama alanına götürürsünüz, kahvaltı yaparsınız ve yola çıkarsınız.
İşte bu akşam ve sabah seromonilerinde ve gün içindeki sürüşlerde bizim Efe ve Nisan mükemmel bir performans sergilediler. kendi başlarına her işlerini süper şekilde hallettiler. Bir ara Efe'yi duşların önüne oturmuş sıra beklediğini ve diğer bisikletçilerle muhabbet ettiğini gördüğümde, yüzümde önleyemediğim bir gülümseme oldu. Hayrandım bu canlara.
İşte turun en genç katılımcıları 15lik Efemiz ve Nisanımız, bu tur anımızı farklılaştıran, zenginleştiren, bizi ümitlendiren sürücülerimiz oldular.
Çok sevdim ve hatta çocuklşara bakış açımı bile gözden geçirdim diyebilirim. Onlarla dünyanın öbür ucuna bile gidilir. her yerde her türlü zorlu aktiviteye girilir. Muhteşemsiniz arkadaşlar. İyi ki vardınız, iyi ki varsınız...
Son Sumer Kraliçesi - Yaşamı ve eserleri
-
31 yıl boyunca 74 bin çivi yazılı tableti okuyup çevirdi.
Bugün İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Sümer, Hitit ve Akad tabletlerinin
tümü üzerinde çalış...
2 gün önce
3 yorum:
Hocam çok güzel yazmışsın. Bunlari kendim de yaptığım halde okumak çok keyif verdi. Eline sağlık.
Budapestede rehberlık yapan bırı olarak zevkle okudum yazıyı. Elınıze saglık. Yolu Budapesteye dusenlerı her zaman beklerız
" Ilk etapta tipik bir avrupa şehri izlenimi yaratsa da tanıdıkça içinizde sempati uyandıracak, özellikle christmas dönemini geçirmek için avrupa’nın en güzel yerlerinden biri olan güzeller güzeli şehir.
Budapeste. Gittigimizde cok vakit kaybetmek ve sehri oykuleriyle ogrenmek icin lokal turk rehbehleri bulduk. Hic bulamiyacagimiz sakli yerleri ve verdikleri tahsiyelerle tatil harika gecti.Gidenlere faydasi olur diye bilgilerini paylastim. www.budapestetur.com - Sehir yuruyus turlar harika.
Emeginize saglik tekrar gitmis gibi olduk"
Yorum Gönder