Bugünlerde 'yok yok hayırrr' dediğim şeyler, 'yes yes evet eveeet' diyerek üstüme üstüme geliyor.
Kaçmak istiyorum ama seferler iptal oluyor. Kalakalıyorum. Ben İstanbul'a, İstanbul bana kalıyor. Kaçamıyoruz birbirimizden ve peşimizde sürüklediklerimizden.
İşin kötüsü fazla hareket de edemiyorum başka bir sebepten ötürü burada yazamayacağım, mıhlanmış gibiyim, mezarlık yeşilliğine...
Derken zamanından erken açılan bavulumu karıştırıyorum ve ne zamandır aldığım ama okuyamadığım, onun gibi dördüyle yanyana duran kitabımı alıyorum elime.
Bir an bir şaşkınlıkla tekrar bakıyorum kitaba. Aaa gerçekten 'into the wild'. Şaka gibiydi.
Yaklaşık 1 ay önce film listem vardı yazdığım ve listenin en başında duran filmdi, 'into the wild' ve evet ben onun kitabını almışım ve henüz okuyamadıklarım arasında ilgi göreceği günü bekliyormuş. enteresan olanı tabii, uçakta can arkadaşımın ...'benimle konuşma bence bu filmi seyret' demesi geldi. ve o zaman neden tarifi mümkün olmayan, Fransızların de ja vu dedikleri şeye benzer bir his yaşadığımı şimdi anlıyorum. Ben bunu yılın başında, Beşiktaş'taki Alkım'dan almıştım.
İşte böyle. Sabah çok erken kalktım, hava soğuk ve rüzgarlıydı, bakalım bugünkü yolculuk nasıl olacak düşünceleriyle kapattım çantamı. Derken gelen sms ile hava muhalefeti sebebiyle seferlerin iptal olduğunu öğrendim. başlamış olduğum kahvaltı hazırlığı yavaşlayarak devam etti, ileri tarihli başka bir bilet alındı, hava durumu kontrol edilerek. Bakalım bu sefer şansımız nasıl olacak!
Dışarda herşeyi toz zerreciğine dönüştürmek isteyen bir rüzgar var.
Sesi korkutuyor.
Son Sumer Kraliçesi - Yaşamı ve eserleri
-
31 yıl boyunca 74 bin çivi yazılı tableti okuyup çevirdi.
Bugün İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Sümer, Hitit ve Akad tabletlerinin
tümü üzerinde çalış...
2 gün önce
0 yorum:
Yorum Gönder