5 Temmuz 2014 Cumartesi

GBI Gun3 Bratislava - Klosterneuburg 17Haziran14



Bugün sabah Bratislava'dan kahvaltı olarak kumanya aldık ama ufacık tabii, bize yeter mi yetmez. Zaten bizimkiler kahvaltı için bir mekan düşünmüşler bile. Hep beraber oraya gittik yine olaylı bir şekilde. Hiç birisi hatırlamıyor, ama herkes birinin
Bratislava'da kahvaltı yaptığımız meydan


hatırladığını düşünüp onun peşine takılma derdinde. Sonra Evren sayesinde bulduk. Girdik içeri ki, iki tane suratsız abla, bu kadar insanı görünce daha da bir suratsızlaştılar. Zaten mekanda da bana göre birşey yok. Kruvasan hiç yok.
Ekip
Ekip
Ben de çıktım aramaya başladım bir iki yere sordum ve şahane bir yer buldum. Yan yana 5 çeşit harika kruvasanları var. Buradan iki çikolatalı ve bir tane de sade tereyağlı alıp cafe latte mi de sağlama alarak tekrar gittim bizimkilerin yanına. ooo baktım ki daha kimsenin ne yemeği var ne içeceği. E böyle ufak yerlere 19 kişi aynı anda gelirse patlar buralar. İki tane abla ne kadar yetişebilirler ki bu kadar insana. Bir de bizimkilerin harala gürelesi için de daha da zor.
Ama oturduğumuz yer çok güzel. Güzel bir meydanın ortasındayız. Ve biraz vakit geçince sabahın bu saatinde turist kafileleri gelmeye başladı ve o canım meydan bir anda epeyi kalabalıklaştı.

Biz de artık çıkalım yola dedik. Ve ben, Mete, İbrahim, Nisan ve Efe Turtles olarak çıktık yolaaa.
Sonrası ise macera dolu Amerikaaaa.
Ninjalarrrr....
Eveeet GBI'da üçüncü günümüz vee yine nelerle patlak laastiklerle :) Ama bugün top yaptık öyle boyle değil :D
Ben çok gülüp eğleniyordum ama lastiği patlayan arkadaşımız içinse aynı şeyi söylemek çok mümkün değil elbette. Ama olsun, keyfimiz yerinde mi yerinde.

Bugün yol bizi Bratislava'dan alacak, Klosterneuburg'a götürecek, kısmetse, umuyoruz ki vs vs vs :) Dileklerimiz Klosterneuburg gibi adını ezberlememizin günler aldığı bu ufak kasabacık ile :D

Sabah yolumuz bir şenlikle başladı, güzel mıcırlı yollara girdik ama dünkü gibi değil, gidiliyor yani. Haa tabi bundan önce kuma girdik asıl, biraz sürmeyi denedik. Denedik ama artık batınca yapacak birşey yok aldık elimize bisikleti bata çıka gittik, sonra hoop en olur yerinde bindik gittik. Sonra ufacık ufacık mıcır tas karışımı bir yola girdik. ama orası güzeldi pek sorun olmadı, gitmesi de keyifli. Yol çok güzel, nehir kıyısından kıyım kıyım gidiyor. Kumlu yollar orman içindeydi enteresan olan. Bugün Mete bir kaç kere nehre atlama girişiminde bulundu. Ama patlayan lastiklerden ötürü değil canım hemen korkmayın. Keyiften yanii. Sabah saatlerinde baktım bunlar zaten deli, bu kadar deli bir arada olunca, Mete, 'abi şu nehre bir girsek yaa, yüzsek accık' diyo, geri kalanı da 'girelim abi, sen de yeter' diyoo. Ben de eğleniyorum. hahhahaaay bizim takımda şenlik var diye. Ama nehre girecek uygun yer bir türlü bulamadık. Tam nehir kıyısını öyle bir kapatmışlar ki çalılarla geçmek imkansız. Girilebilir görünün yerlerde de nehir çok hareketli. Biliyorlarki onlar girerse çocuklar duracak mı? Hayııırrr. Ben de kendimden şüpheliyim. Pek giresim yok ama suya da dayanamam, bilen bilir. Fakat Gökova Bisiklet Turu'ndan bisiklet taytı il suya girdikten sonra üzerine ıslak ıslak 50 km gidince neler olduğunu çooook iyi biliyorum. Sonraki günlerde sivilcelerden ötürü çok acıdı çook. ama olsun pişman değilim :D

sen patla biz değiştiririz
Neyse biz o bu şu derken bir iki lastik patladı da gazımızı aldı. Sonra üç dört beş oldu. Artık alacak gazımız kalmadı. Ha bir de bir yola girdik ki sormayın. Küçük çakılları yola sabitlemişler gibi, sürekli bir sarsıntı halinde gidiyoruz. Yol gibi ama değil gibi, uzuuuun, düüüüz, bari viraj olsun iniş olsun çıkış olsun. Yok. Ööööle uzayıp gidiyor. neyseki arada lastik patlıyor da heyecan oluyor.
ot kemirenler :)
Amaaa dış lastiğin yarıldığını gördüğümüzde  suratlar bir gitti geldi. Biz henüz pit stop'a gelememiştik ama bizim diğer ekip gelmiş ve geçmiş bile. Bizimkilerde dış lastik vardı yedek, onu bir benzinciye bıraktılar pitstop'tan 15km falan sonra, biz de arada dış lastiği yamadık. Olabildiğince. biz dediğim İbrahim yapıyor biz bakıyoruz yani. Ben, Mete, Nisan, Efe sekiz göz izliyor, iki el habire tak çıkar yama üçlüsünde geziniyor.



Asterix ve Obelix :)
Öyle böyle vardık PitStop'a. Vee baktık bizim destek aracı orada oooh süper dedik ve verdik bisikleti, abiler dış lastiği, iç lastiği değiştirdiler. Şahaneee :)Amaaa asıl macera bundan sonraymış. O kadar çok güldüm ki gerçekten karnım ağrıdı.
Lastik değişim esnasında GBI ekipleri geçiyor
Efenim daha önce de söylediğim gibi bizim küçük kurtlar açlar her daim ve ben de hemen yakında bir bar restoran buldum ve abiler kebapçiçi dedikleri (aslen köfteolan) şey yapıyorlarmış. Neyse geldim millete sordum herkes ok dedi. Bir tek Mete istemedi, o sadece patates istiyormuş. Şahane, gittim siparişi verdim. Adam bi şaşırdı, eminmisiniz, posiyonlar büyüktür falan. Ben de dünden performansları düşününce, evet evet dedim. Neyse bisiklet Fahred Engel'de biz de restoranda yiyoruz güzel güzel, biralar içiliyor, frukolar devriliyor, ben köfteleri satmaya çalışıyorum, bir iki başarılı oluyorum ama hepsini satamıyorum. tabak gerçekten çoook büyükmüş. Ama patatesler mükemmel. Çıtır çıtır şahaneler.
Bir ara bisiklete bakmak için gidilir veee....
Sonra baktım el sallıyor, allaalaa dedim ve gittim. amanıııın bizim Fahradçılar bisikleti yükleyip gitmişler ya! Yaa aynen. Bizi etrafta göremeyince diğer destek arabasına da bırakmamışlar, arabaya yükleyip gitmişler. Arıyoruz telefonu da açmıyorlar. neyse diğer destek aracındakiler ulaştı sonunda. Döneceklermiş.Bugün tak çıkar çok şenlikti zati, bir de bisiklet gidince artık oooh layliriliri dedik. Fakat gül gül gül geberdim. Artık kriz şeklinde. Neyse sonra rahatladık. Hep beraber beklemeye başladık.
Artık bizim diğer destek aracı gidecek ama sadece bizi bekliyorlar, daha doğrusu bisikletin gelmesini bekliyorlar :)
Veee en sonunda araç geldi. Bisikleti indirdiler. Stefan dedi ki, efenim sanmışki biz destek aracıyla gitmişiz! Nasıl oluyorsa anlamadık ama çok deşmedik.

Sonra karınlar tok, artık yüzler mutluuu tekrar çıktık yolaaaa. Bir taraftan da bizimkilerin lastik bıraktığı benzinciye uğramamız lazım vs diye düşünüyoruz.
Yine yollar aynı şekilde, cazır cazır. Ellerimiz titriyor, uyuşuyor artık, derken gümm tekrar lastik tekrar patlar. Tattaataaaam diğer dış lastik de yarılmış :D Artık ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Ama lastiklerin olduğu benzinciye de biraz yaklaşmışız. Hoop yoldan saptık girdik bir köye. Orada İbrahim, Mete'nin bisikleti aldı vee benzinciye lastikeri almaya gitti. Biz de köyde bir haranın önünde, bir ağacın gölgeliğinde oturuyoruz. Atların dedikodusunu yapıyoruz. nasıl olur ki demeyin. Oluyor valla siz de deneyin :D
Arada bari bir faydamız dokunsun diyen arkadaşlarımız lastikleri çıkarma mücadelesi veriyor. Üçü bir oldu ve sonunda başardılar :) Çocukların suları bitti arada.
yaralıyım :)
Ben de bari burada böyle beklemeyelim, illa ki birşeyler vardır etrafta diye bisikletle çıktım aramaya koyuldum. Şeker bir yermiş burası. İki tane teyze gördüm bir sokakta. Onlara gördüm, kafe, bira, bar restoran vs var mıdır diye. Sola dön 50m iler devar dediler. heyyo süper, gittim baktım ki bir beergarden var orada. hemen döndüm. Çocukları alıp oraya götüreyim derken, ben vardım hemen peşimden İbrahim geldi. Lastikleri yapınca hep beraber gittik. Biz bir kahve içtik, Mete, Nisan Efe de dondurma yediler. Sular tazelendi. Ama İbrahim Küçük Emrah modunda, dünden beri Yaralıyım Yaralıyııım şarkısını söyler durur. Ama artık keyifler yerinde. Di mi olması lazım. Lastikler yapıldı, hepsi değişti. Kahveler içildi dondurmalar yendi enerji tam. Burada güzel bir yenilendikten sonra çıktık tekrar yolumuza. Viyana'da gezemedik biz. Pas geçtik sayılır. İçinde geçtik ama sadece geçtik. Alacağımız olsun Viyana'dan.

Veeee Jamaica Beach olayı bugün yaşandı. Ah canım benim Nisanım yaaa. Öldürdü bizi gülmekten.
Efenim  Jamaica Beach bir çıplaklar sahili. ve biz bundan habersiz o yolda giderken birden ağaçlarda arasından bir amca çıkıverdi. Full çıplak bizim amca. Şu anda yazarken bile katılıyorum gülmekten, Nisan'ın o anki ve sonraki tepkileri görülmeye değer. Nisan olayı şöyle anlatıyor, 'önce baktım insan mı diye, baktım insan, baktım adam mı diye, baktım adam, noluyo lan, ormandan çıplak adam çıkıyor' dedim diyor. Sonra yol o sahil boyunca gidiyordu ve sonrasında benzeri örneklere sıkça rastladık.
Kırıldık gülmekten anlayacağınız.
Sonra bir yerde mola vermiştik, 2-3  km sonra Nisan suluğunu orada unutmuş, o almaya gitti biz de bekliyoruz. Ara ara yine kopuyoruz gülmekten. Sonra Nisan geldiğince aslında Efe'nin gözlük de ordaymış ama bizimki farkında değil :D

Klosterneuburg'da kamp alanımız...
 Neyse tekrar çıktık yola ve güzel keyifli yollardan vardık Klosterneuburg'a. Bugünkü kam yerimiz yeşillik alana kurulmuş dev çadır şeklinde. Spor salonu vs değil yani. Tabii biz epey geç vardığımızdan, biraz yer aramamız gerekti ama olsun bulduk bir yer konduk.
Fakat asıl merak ettiğimiz Ezgi nerede?
Bugün Ezgi, Viyana'ya trenle gidecekti Hamza ile beraber, oradan da bisikletle geleceklerdi son 30km yolu. Meğersem onlar da ayrı maceralar yaşamışlar. Hamza kardeşimiz yine dişi bulduğu her mahlukatın peşinden giderken katbetmiş Ezgi'yi. Ezgi, Hamza'yı aramaktan helak olmuş. Sonra İngiliz takımdan birileriyle araba kiralamışlar vs falan. neyse akşam bayağı geç vakitte geldiler. Biz Ezgi'ye sünger ayarlamıştık ama Hamza da otelcilerden olduğundan Hamza'ya koymamıştık. Ama bizimkilerin otel çok uzakta olduğundan, Hamza da gitmeyip bugün kampta kaldı. Çok eğlenmiş öyle dedi. Komik çocuk biz de eğlendik.

Sonraaa efenim, kampa varılınca ne yapılır, bisikletler yerleştirilir ve duşa gidilir. Bugün duş için 500m kadar ilerdeki havuzun duşlarına gitmemiz gerekiyor. E naapcaz gitcez tabii ki. Yüklendik eşyalarımızı gittik. Orada super açık kapalı bin çeşit havuz var. yanımızda mayo yok diye tekrar üzüldük. hadi nehri geçtik. Bari şurada bir yüzeydik eyiydi :) Olsun biz de accık seyrettik.
Buraya gelirken bir MTB parkuru gördük. Çocuklar görünce çıldırdılardı zaten. Duş vs aldıktan sonra baktım ki bunlar acele acele giyinmişler tekrar. kasklara gopro'lar takılmış, bisikletle koştur koştur bu parkura gittiler. biz de peşinden. Ama bizimki seyretmelik. Onlar uçuyor atlıyor. Birisi parkuru tamamlayıp geliyor, bisikleti veriyor sonra öbürü başlıyor. Çok eğlenceli bu bebeler yaa. keyif alıyor ve çok keyif veriyorlar. GoPro'yu yere koyuyorlar setten uçuşlarını kaydediyorlar filan güzeldi. Eğlendik hepberaber. mıncıklayasım geliyor arada bunları.
Sonra kampın yanındaki büfede pizza benzeri bişiler bulduk ve onlara yumulduk. Klasik olarak biz bira, onlar fruko :D Ya da fruko niyetine gelirse artık. Her seferinde Fruko istediler ama hepsinde de başka birşey içtiler :D Sonra kampın spagetti bolonezini deneyelim dedik ama çok kötüydü.
Olsun bira güzel. Çoook güzel, çeşit çeşit biralar içtik.
Ara ara Nisan'ın Jamaica Beach yorumlarını dinleyip, karın egzersizi yapıyoruz :D

Biz Nisan'a gülüyoruz diyoruz ya, aslında Nisan'ın gölgesinde kendimize gülüyoruz. Ama hani biz büyüğüz ya saklamayı saklanmayı iyi biliyoruz, ya da öyle olduğumuzu sanıyoruz.
Efe'yi hiç katmayın efenim, Efemiz 'cooool baby'. Coool hem de öyle böyle cool değil yani. Dedik ya 'yollar gidişine, kızlar duruşuna hayran' o biçim yanii, 80'lerin James Dean'leri ayağa gelsin. O biçim.

Çok güzel ve keyifli bir gün oldu yine. Efemiz ve Nisanımız yine varlıklarıyla neşemizi katlayarak artırdılar, yollar güzeldi, yoldaşlarla da tadından iflah olundu.

Günün özeti ise Jamaica Beach idi :) Sen çok yaşa Nisan...

Bu da Endomondo'dan günün özeti. Tuna nehri boyunca güzel bir sürüş. EuroVelo 6 yolu idi sanırım gittiğimiz yol.

0 yorum: