31 Mart 2020 Salı

Döndüm de ne oldu, karantina başladı

Mavi Ekran :D
Bir önceki yazımda Hindistan'dan İstanbul'daki evime kadar gelişi anlatmıştım. Halbuki amacım güneydeki evceğizime gidip, ferah feza dinlenmek, bisiklete binmek, yüzmek yürümek idi.
Ammaevlakin geldiğim gün havaalnından rahatça geçişime vs çok şaşırmış olarak eve varınca yüzümde güller açmıştı. Şöyle bir çay koyup, bir şeyler yerken iki kere uyuyakalmıştım, ama olsundu 48 saat de sürse eve gelmiştim ve yakında o minnoş evime de giderdim. Uyumadan duş alıp öğleden sonra 5.30 gibi uyudum sabah da 9 da kalktım. Kahvaltı hazırlarken telefonum çalmış iki kere onu farkettim, alalaa deyip bir geri arayayım bari dedim. Ki normalde hiç yaptığım şey değildir bu ama yapıverdim.
Telefon karşıdan açıldığında, durun Dr. beyi vereyim dedi. Sonra sevgili aile hekimim Dr. Murat a. telefonu aldı ve bana yurtdışından geldiğimin Sağlık Bakalnığı tarafından kendilerine bildirildiğini, nasıl olduğumu, iyi miyim, öksürüğüm, tıksırığım, ateşim var mıymı vs sorduktan sonra karantina süremin başladığını ve 14 gün boyunca dışarı çıkmamam gerektiğini vsvs güzeeelce anlattı ve her gün arayacaklarını söyleyerek kapattı.
Önce bir şaşırdım, haydaaa dedim.

Sonra günler geçmeye başladı, ben de uslu çocuk evde duruyorum. İlk Ctesi Pazar arayan soran olmayınca ooo iyi ya dedim. Sonraki Ptesi'den itibaren her gün aradılar öğlene doğru, ve iyi olup olmadığımı, nasıl hissettiğimi, öksürüğüm ateşim olup olmadığını sordular ve evden çıkmıyorsunuz değil mi diyerek kapattılar. Günler geçtikçe ve onlar da aramaya devam ettikçe anladım ki bu iş böyle sürecek. Bir gün yine Dr Murat arayıp başka sorular da sordu. Onlara annemle ilgili mevzuyu sordum, hemşire hanım konuştu konuştu ve sonra ben gitmedim ve evde oturmaya devam ettim tabii ki.

Zaten çoğunlukla evden çalışan birisi olduğumdan evde oturmak vs benim için hiç dert şeyler değil. Ama yine de arada kahve alışveriş şu bu vs kendime bahane edip dışarı çıkar ve yürürdüm. Kaş'taysam zaten çalıştığım günler de bile mutlaka bisiklete biner, binemiyorsam dağa çıkar kısa yürüyüp dönerdim.
Fekat evden hiç ama hiç çıkmadan kalmak yine de arada yoruyor insanı. Ama şikayet etmemek lazım. Hele benim durumumda hiç.

Zaten Hindistan'dan gelirken bir sürü kitap almıştım. Okumak istediğim sebille şey var. Evde pratik de yapıyorum. Aslında günler yetmiyor desem daha doğru. Sanki yetiştirmek istercesine okuyup yapıp edip bitirmek istiyorum. Motivasyon tavan. Her gün annemle konuşuyorum annem aman kızım çıkma vs diyor. Ablam abim vs arıyor soruyor. Arkadaşlar konferans görüşmeler yapıyoruz uzun uzun. Bu arada da olaylar artıyor, karışıyor. Ufak ufak çeşitli yasaklar gelmeye başlıyor. Bende TV vs olmadığından, olsa da seyretmiyorum zaten. Pek haber vs takip etmiyorum.

Devlet hastanesinde çalışan hemşire arkadaşımın anlattığının yüzde birini yazmadıklarını anlatmadıklarını biliyorum çünkü.

Hiç değişmez, bizim medyaya göre biz şahane durumdayızdır, devletimiz bütün önlemleri fazlasıyla almıştır, ekonomimiz de on numara beş yıldızdır zaten. Kimse batmamıştır, iflas eden lokomotif şirketler vs yoktur, koronaya rağmen kalabalıklar halinde çalışan insanlar yoktur. Ya da çalıştıramadığından dükkan kapatan, işçilerini çıkaran aç açıkta kalan zaten hiç yoktur. Hastanelerde doktorlar, hemşireler doğru düzgün koruyucu ekipman olmadan hasta bakmak zorunda kalmıyorlardır zaten, 50 yaşın altı olan covid-19 pozitif olan hastalar ellerine reçete tutuşturulup evlerine gönderilmiyordur. Ve onlar da eczane eczane dolaşmıyordur pozitif hallerine bakmadan. Herkesin akıl ve vucut sağlığı on numaradır, biz Türküz bize bir şey olmazdı ki zaten, hep bu yarasa yiyen Çinlilerden ötürüdür zaten. AAAAH ah.

Gezi zamanı penguen videosu gösteren kanallar şimdi de yurtdışındaki hastaneleri gösterirler, bizde hasta ve hastane yoktur çünkü. Bizim hastalar tedaviye yurtdışına mı gidiyordu da onları gösteriyorlardı acep. Ben sırrını bulmadım, bulan Zoom'dan anlatsın :)

Derken 14.günü yaklaşan ben uçak bileti bakayım dedim ama seyahat yasaklanmış arada. Sadece izni olanlar yurtiçi bilet alabiliyormuş. Yurtdışı almaya kalksam nolurdu acaba. Manyağım ya, manyaklık kolay değil.
hayat kurtarıyor
Bu arada ben de manyaklığın hakkını vermeye başladım. 12 gündür evde kendimle bir başımayım ama dakkada bir el yıkıyorum. Ev süpürüp siliyorum. Sürekli bir ot vs yıkayayıp salata ve yemek yapar haldeyim. Evin altını üstünü karıştırıyorum. Bulduğum 15 yıllık eliptik aletiyle kendimi yorup duruyorum, azıcık kan akışım hızlansın diye. Her gün sevgili aile hekimimle görüşüyorum Eksik olmasın günün ilk araması veya mesajı ondan geliyor. O da olmasa dünya da herkes İstanbul'dan gitti de bir ben kaldım sanıcam. Hiç insan yok bizim buralarda. İki gün sonra benim karantina bitince bu sefer ben aramaya başlıycam benim doktoru. Hocam nasılsınız iyi misiniz, sizi merak ettim diye. Bu olaylar bir gün düzelirse de, gidip yerlerini bulup bir çiçek götürücem.

Bugün 12.gün bitti 13 oldum. 13.günüm bir Salı günü, Salı sallanır, bugün iki kere Çigong yaptım. Günlerdir bitirdiğim kitapları tahmin edemezsiniz. Arada 80 Günde Devr-i Alem'i okudum. Dünyayı gezen bir gezgin evde oturursa böyle oluyor. Şimdi de sırada Denizler Altında 20000 Fersah'ı okuyorum. Aradaki yoga kitaplarımı ve okuyup çabucak biten, acaba bu neymiş merakından açtığım ve bitirdiğim kitapları saymıyorum. Mesela, maviye Boyanmış Sular-Cemil Kavukçu, Denizin Çağrısı-Jack London, Amok Koşucusu-Zweig gibi. Oha ne ara okundunuz lan siz. Jack London ve tasvirlerine yeniden şapka çıkardım. Cemil Kavukçu ile yeni tanıştım ama denizi seven biri belliki. Amok Koşucusu ile Sweig ın her kitabında olduğu gibi beni yutkundurdu ve baştan başlattırdı. Kitapta çeşitli hikayeler ve tabii ki en etkileyicisi Amok Koşucusu.

Bu arada farkettim ki en çok özlediğim şeylerden biri kediler. Arkadaş sokağa çıktığımda şöööyle bir mıncırıyordum ve oh rahatlıyordum ama evde pek kalmayan biri olduğumdan da evde bir kedi edinmiyordum ama bugünlerde en çok aradığım şeyse, evde bir kedi. Şu sıralar sokaktan birini eve mi kapatsam diyorum. Ama Mart ayı olması sebebiyle pek yapmıyorum. Sonra napıcam ayrıca, hayvancağızı tekrar sokağa mı koyucam ya da benimle her ay binlerce km mi yaptırıcam.
Hal böyle olunca evdeki oyuncak kedimi yıkadım dün ve onu mıncırıyorum. Gırlamadığından kedi hissini vermiyor ama hiç yoktan iyidir diyorum.

Çizim yapıyorum bol bol. Renkli kalemlerim burada olmadığından sürekli karakalem çiziyorum. Karantina sergisi yapacağım yakında :)

Bir de iki uygulamaya şükrediyorum biri Spotify digeri Storytel.

Bende durumlar bu şekil, sonumuz hayrola.

0 yorum: