G/Dünün devamı;
Yarım saatçik rötardan sonra uçağa
bindik ve ver elini Dehradun :)
tek koridorlu, pervaneli
bir uçakla 45dk da geldik. Bayağı yakınmış. Hatta otobüs
varmış ve otobüsle bile sadece 6 saat sürüyormuş. Bunu bugün
bir arkadaştan öğrendim :) Yaptığım otobüs yolculuklarını
düşününce aklıma hiç gelmemesi normal tabii ama işte neyse.
Çantamı aldıktan sonra çıktım ve
en sevdiğim manzara ile karşılaştım, adım yazılı bir kağıtla
bekleyen biri :) Taksiyle uçaktan daha uzun süren bir yolculuk
yaptık. Sonra dik bir yamaca girdik ve evime gelmiş oldum.
Sevgili Umed kapıya çıktı hemen,
bizi bekliyordu. Yaklaşık 50lerinde görünen bu adamcanın yüzüne
baktığında içinin güzelliği görünenlerden.
Karanlıkta bizim ev |
Benim bundan sonra
üç ay evim olacak o harika evciğe gittik. İçinde üç oda var,
hepsinin içinde de banyoları var. Ortak da bir mutfak var. Umed
akşam yemeği hazırlamış bana. Aç olmadığımı düşünüyordum
ama yemeye başlayınca çoook açıkmış olduğumu farkettim.
Yemekte karnıbaharlı oldukça lezzetli birşey, çorba gibi bir şey
(kişniş olduğundan yanaşmadım) pilav ve çapati ekmeği vardı.
Normalde köriden hazzetmem ama bu abinin kullandığı şey neyse
oldukça dayanılır. Zaten çok da koymamış. Herhalde yedeğim en
lezzetli hint yemeğiydi. Oh o kadar güzel doydum ki :) Hiç
beklemediğim bir şeydi oysa.
Umed'ler bize komşu |
Neyse, akşam geceye kavuşmuştu ki
üzerimi üç kat giyinip, kafama kapşonumu örtüp, kulaklarıma
tıkaçlarımı takıp yattım. Nasıl uyumuşum bebekler gibi. Bu
sabah uyandığımda saat 10'u geçmişti bile.
Yatağımda biraz daha yuvarlandım,
meditasyon vs yaptım. Kuşlar o kadar güzel ötüşüyorlardı ki
bir çıkıp bakayım nasıl bir yere gelmişim dedim.
güzel bahçemiz |
Amaniiin bir çıktım ki ne göreyim.
Ben dünkü karmaşanın içinde ölmüşüm ve cennete gelmişim. O
kadar güzel bir yerdeyim ki, kimse beni Hindistan'da olduğuma
inandıramaz. Nasıl güzel yeşil harika bir bahçe. Benim evim de
ateş tuğlasından. Bahçenin peyzajı da süper. Etrafta sincaplar
cirit atıyor. Kuşlar çeşit çeşit. Şöyle bahçede bir
yürüyeyim dedim. Yukarıdaki evin yakınında sera gibi bir yer
var. İçinde muhtelif yeşillik şu bu ekili. Düm akşam yemeği
yediğim ev, dışarıdan harika görünüyor. Bizim kapının önünde
iki tane beyaz bank var. Çok güzel görünüyorlar yeşilliğin
ortasında. Havada güneş, ağaçlarda çiçek ve hafif bir meltem.
Ben oldu sarhoş. Ben dolaşırken Umed ile karşılaştık. Masala
tea, lentil breakfast vs dedi. Biraz zor anlaşıyoruz. Amca sadece
iki üç kelime konuşuyor ama idare ediyoruz. Sonra onu takip ederik
onunla karısı Govindi2nin evine gittik. Govindi ile tanıştım.
Bir de kızları var, adını unuttum. Evleri bizim oturduğumuzdan
küçük, sadece orta alanı olan, ayrıca odaları vs olmayan, tüm
yatakların kanepe gibi ortada olduğu, sağ kenarın da mutfak
olduğu açık plan bir ev. Süt olsun mu dediler. Ama şekeri
sormamışlardı ve benim aklıma gelmedi tabii. Çayı getirdi güzel
kız sütlü ve bol bol şekerli :) İki yudumla idare ettim. Bahçede
o beyaz banklarda oturdum bir müddet, güneşlendim huzurlandım.
diğer evimiz-yemek yediğim |
Sonra eve girip bir çay yaptım
kendime ve dünden kalan peynirli sandviçimi yedim ve patlak
zeytimden yedim. Dün zeytinlerden birinin paketi patlamış ve
içinde olduğu vs aşarak sonr anda içine tıktığım yağmurluğumu
bir güzel yağlamış ve kokutmuş. Biraz sildim vs ama pek işe
yaramadı. Banyoya astım yağmurluğu. Bugün yağmur yağınca da
giydim. Açık havadayken kokusu o kadar rahatsız etmiyor. Ya da
alışıyorum :)
ilerde solda Yog Ganga |
Kahvaltıdan sonra Yog Ganga'ya gideyim
dedim. Haritadan yerine baktım. Umed de kendince tarif etti :) Köyün
içinden doğru yürüm. 2,2 km yol boyunca sadece 2 tane inek gördüm
ama maymunlara inanamazsınız. Sayılamayacak kadar çok. Her adım
başı her yerde maymun var. İlk başta bizdeki kediler kadar diye
düşünmüştüm. Ama bizdeki kedilerin sayısı 4le çarpmak lazım.
Yaklaşık bir fikir edinmek için.
Yog Ganga |
Neyse Yog Ganga'yı buldum
girdim. Bir tane süper yaşlı sağır bir teyzecik sandalyede
güneşleniyor. Derken Swati içeriden çıktı geldi. Bana kısaca
çevreyi gösterip yoga stüdyosunu gösterdi. Bu arada bu ev de
şahane bir bahçe içinde. Yoga stüdyosunun etrafı çiçeklerde
bezenmiş, şahane görüntülü bir yer. İçi de çok güzel,
yüksek tavanlı, kocaman pencereli bir yer. İçeride birisi pratik
yapıyordu. Ben de girdim fizyoterapi hareketlerimi yaptım. Öyle
günlük yaptığım bir seri vs olmadığından, belim için
fizyoterapistin verdiği hareketlerini yapıyorum :) Zaten bazıları
kimi yoga hareketleri ile aynı.
Yog Ganga'nın güzel bahçesi |
Ben sona yaklaşmışken içeri iki
erkek yogi girdi. Arkadaş ikisi de don-boxer arası bir şey
giyiyor. Ben şaşkın. Demek erkeklerde adet böyle. Pek erkek yogi
ile karşılaşmamıştım, cahilliğimi mazur görsünler.
Benim işim bitince haritadan biraz
ileri doğru yürüdüğümde bir kafe buldum zencefilli bir çay
içtim. Sonra haritadan bakıp uzun bir cadde buldum. Oradan
yürüyeyim bu sefer değişik olsun dedim. Süper bir caddeydi. Hem
çok arabanın geçmediği hem de bir sürü bakkal zerzevatçının
vs olduğu. Bir tane yerden 4 yumurta aldım. Büyük markete benzer
bir yer bulunca, oradan sabundu ekmekti vs her türlü ihtiyacımı
aldım. Normalde hiç yemem ama fıstık ezmesi de aldım. Artık çok
acıkmıştım ve ekmeğe sürüp yemelik bir şey istedim ve niyeyse
fıstık ezmesi istedi canım. Çok bilirmiş gibi. Ben şaşkın.
Hepsine 615 Rupi ödeyip çıktım. Tüm aldıklarımın fiyatını
bir kağıda yazıp, topladı amca. Kağıdı da bana verdi. Herhalde
burada adet böyle. Fiş yerine bunu veriyorlar. Fıstık ezmesi 325
Rupi imiş.
Fiyatları anlamak için 0.087 ile
çarpmanız gerekiyor ama pratik olarak bir sıfır atmanız yeterli,
yani 10'a bölün anlarsınız. Tüm aldıklarım 60 lira tutmuş.
fiş |
Sonra eve gelip iş iki dilim ekmeğin
üzerine fıstık ezmesi sürüp afiyetle yemek oldu. Oh afiyetle.
Sonra önce siyah çay ve devamında yeşil çayla yeşillendirdim
kendimi. Bu arada hava kapadı. Bahçede oturayım dedim ama çok
üşüdüm. İçeri girdikten bir yarım saat falan sonra
gökgürlemeye başladı, devamında da sağlam bir yağmur başladı.
Hava daha da soğudu. Umed bir ara gördüğünde benim akşam yemek
7'de dedi. Ok dedim :)
Dün elime Osho'nun bir kitabı geçti,
evdeki mini kitaplıktan. Kitabın adı 'Just Like That, Talks on
Sufi Stories'. Epey ilgimi çekti. Onu okuyorum. Değişik bir kafa.
Şimdilik eh işte. Ben henüz bunları anlayacak kafada değilim
sanırım. Uçmuş bunlar.
Aslında elime geçen kitaplardan en çok ilgimi çeken Orhan Pamuk-Snow oldu elbette. Çok mutlu oldum burada bu kitapla karşılaşmaktan :)
Derken saat geldi akşam yemeği vakti.
Yemekte bir İtalyan ve bir Slovenyalı (Katerina) kız vardı.
Yemekler dünkü ile benzerdi. Bir ek
olarak da beyaz lahana ve patatesli kavurma vardı. Valla hepsi çok
lezzetliydi yine kişnişli olan Dal hariç. Yeşil mercimeğe de
yemeğine de Dal diyorlar burada.
Tam bitirmişken bir kadın daha geldi.
Yaşı 50lerinde birisi. Londra'lı imiş. Çok soğuk dedi. Yes
dedik. Onu yemeğiyle bırakıp evime çekildim. İyi ki bu evde
oturuyorum.
Oha camımın önüde bir kedi geldi
bas bas bağırıyor. Dişi kedi ve Mart çağrısında bulunuyor.
Bir ara yine Umed göründü, 9 gibi
birisinin geleceğini söyledi. Yaklaşık bir saat sonra abla geldi.
Yaşasııın bir Hintli abla geldi. Çok da şeker harika İngilizce
konuşan bir kızçe. Aaaagh çok mutluyum. Artık Umed'le de
anlaşabilieceğiz. Geçen yıl Haziran'da istifa etmiş, şimdi
geziyormuş. Dehradun'da da üç yıl önce yaşamış ve çalışmış
etrafı da biliyor. Yuppiii. Neyse onu özgür bırakıp
bilgisayarımın başına geçtim yine yazmak için. Su şişemi
sıcak suyla doldurup yatağıma koydum. Metal olduğundan fazla
sıcak koymadım yanmayayım diye. Ama bu soğukta ancak onunla
ısınabilirim yatakta.
Burada saat 23:03 oldu artık. TR'de
20:33. Artık yavaş yavaş uykum geldi. Tıkaçlarımı takıp ufak
ufak yatar ben. İyi geceler...
0 yorum:
Yorum Gönder