9 Mart 2020 Pazartesi

Bugün Mart Dokuzu


Yolu neredeyse yarıladık. Bayadır sesim çıkamadı çünkü üç gün boyunca süren yağmur ve fırtına sonrası hava çok soğudu ve en sonunda kar yağdı. Hava soğuk, Yag Ganga soğuk, ev soğuk, yatak soğuk derken bütün bu günlerin sonunda fena üşüttüm.
Aslında en temelinde Yog Ganga'da yerde yatıp pranayama dersi yaptığımız gün, iki saat boyunca taş zeminde yatınca artık ciğerlerime kadar donduğumdan oldu. Önceki gün midemde kramplar başladı, karnım burulup burulup mahvoldu desek yeridir. Dün sabah zorla kalkıp derse gittim ama pek bir şey yapamadım, virasanada uzandım desek daha doğru. Öğleden sonra sadece tartışma dersi olduğundan neyse ki zorlanmadım. Ama karnımın ağrısı da geçmedi. Akşam yemeğe gitmedim. Bu ağrı ve krampların üzerine bir de köri ve kişnişli yemek yiyemem diye. Biraz papaya ve bisküvi yemiştim o da yetti akşam için.
Önceki akşam Katerina'nın önerisiyle gece yatmadan önce ayaklarımı sıcak suda beklettim on dakika çok iyi geldi. Yatakta da acı çekmedim böylece ısınmak için.

Rajiv, önceki gün dersin sonunda, tepelere kar yağdı ve bu zamanda görülmüş şey değildir dese de, ben başımı taşlara vuruyorum, o kadar kışlık malzemem varken getirmemiş olduğum için. İnce bir yağmurluk, incecik bir mont ve geri kalanı yazlık olan şeylerle geldim. Şöyle sağlam bir polarım yanımda yok, evde yüz tane trekking ve kayak çorabım varken burada bir tane bile yanımda yok ve burada şu anda en çok ihtiyacım olan şeylerden biri sağlam çorap. İki çorap üstüste giyiyorum. Ama yine düzgün bir yün çorabın yerini tutmuyor.

Ciğerlerimi üşütmüşüm. Bakalım toparlayacağım umarım. Bugün daha iyiyim gerçi düne ve önceki güne göre. Güneş açınca hemen bir kendime geldim. Ama öksürmeye korkuyorum çünkü çok can acıtıyor.

Gelelim yarının olayına. Yarın Holi. Hani o ünlü Holi. Evet evet işte o. Herkesin birbirine renkli tozları ve/veya suları fırlattığı gün. Yanlız burayaı uzak, küçük bir kasaba gibi düşünün. Insanlar şimdiden delirmeye başlamışlar. İnanılmaz içki içiliyor burada. Ama hepsi sağda solda veya arabada. Yol kenarı hep fırlatılmış içki şişeleri ile dolu. Asla bir sarhoş hintli ile karşılaşmamanızı öneririm. İtici ve korkutucu olduklarını söyleyebilirim. Ki onlar da öyle diyorlar. Yarın da herkes sarhoş oluyormuş sabahtan itibaren. Sadece içki de değil, bahsettiğim Baan ve türevi diğer şeyleri yiyerek ve içerek. Herkesin derdi (en azından gençlerin- ya da benim tanıdık/tanıştıklarım) 'high' olmakta. Şunu yersen high oluyorsun, şunu içersen high oluyorsun vs. Bu kadar yaygın ve rahat kullanılması da enteresan. Ama kültürlerinin de bir parçası yadırgamamak lazım.

Ben de kervana katılayım diye bugün samosa aldığım yere Baan var mı diye sordum. Amca önce süper hoşnutsuz bir şekilde bana baktı ve No dedi. Sonra, burada kimse satmaz sadece içki dükkanında bulursun dedi. OOo, o dükkana ben gidip Baan istemem. Fotoğrafını çekemiyorum ama görmeniz lazım içki dükkanını. Önünde delikli parmaklıklar var. O deliklerden alıp veriyorsunuz. Öyle Tekel Bayii gibi içeri girip isteme vs diye bir şey yok. Herhalde sarhoşlarla başa çıkamadıklarından. Bu arada günü her saati yoğun bu dükkanın önü.
Ineklerde yagmurdan kaciyor
Yollar kayiyor
Ustun basin ayakkabin cilk su oluyor🤪

0 yorum: