Karar vermekle kalmadım, bir önceki gün hazırladığım çantamdan bisiklet şortumu kaskımı vs çıkardım giyindim hazırlandım. Fekaaaat önemli bir ayrıntı var ki bisikleti kontrol etmemiştim. Bir de baktım ki iki teker birden inik. Ama o kadar giyinmiş hazırlanmışım, yılmadım. Destek kuvvetlerinin de yardımlar ile lastikçiye gidip tekerlere 65 bar hava bastık. Ooooohh havamızda yerinde, artık yola çıkabilirim.
Sonra Palanga Caddesinden doğru indim Ortaköy'e veee sahil yolundan ver elini, Rumeli Kavağı.
Ohh orda güzel bir kaç bardak çay ve bir tost, gurulduyan karnıma ilaç oldu :) Sonra artık tırmanma vaktidir diyerek çıktım tekrar yola.Kavak'tan Fener Yolu'na doğru o caanım yokuştan doğru, bas pedala bas pedala ama öyle bir an geldiki artık basamıyom pedala. Yahu 0'dan 223 metreye bu kadar kısa yoldan çıkıyor olmak demek zaten bu yolun ne kadar dik olduğunun güzel bir ifadesi. Ancak benim GBI turundan bu yana da doğru düzgün bisiklete binmemiş olmamdan ötürü, bacak kaslarımın bazı zorlanmaları unutması da mevzu bahis. Ama tek olay benim antremansız kalmam değil. Dönüşte bu yoldan inerken de dikliğinden ötürü biraz tırsıkcan şeklinde indim. Yusuf kardeşe seslendim ve frenlerime yeterince ilgi gösterip göstermediğimin telaşını bırakarak, diskleri gıcır gıcır öttürerekten indim.
Ama ben daha Fener'e varmadan inişe geçmişim yazarken, olmaz di mi :)
Neyse elde bisiklet Fener Yolu'na vardıktan sonra, hooop atladım seleye, kilitledim pedalları vee bundan sonra ki irili ufaklı yokuşlar mı korkutacak beni dedim. Netekim giderken korkutan birşey olmadı köpeklerden başka :) Ormanlık alanda onlarsız olmuyor haliyle. Onlar heyecanla havlarken ben de heyecana kilitleri açıp indim tabii ki.
Neyse sonuç olarak Fener'e şahane bir iniş gerçekleştirdim. Haliyle 223m'den 0'a iniyorum (bunun çıkışı da var ama bunu şimdi düşünmüyorum :D) Endomondo kayıtlarına göre bir ara 45km/h'e çıkmışım ki, bunun farkında olmadığımı söyleyeyim. Yol bilgisayarımın arkadaşımda kalmış olmasından ötürü, bunları ancak sonrasında Endomondo kayıtlarından görebiliyorum. Endomondo ne ki diyorsanız, google babaya sorun diycem.
Sonra saatin 5 olduğunu farkedip, farı da evde unutmuş olduğumdan orman içinde karanlıkta kalmayı istemediğimden, hemen kalktım ve yola koyuldum. E dönüş yolu da bolca çıkışlı idi haliyle. Bir de biraz dinlendikten sonra olması bunların biraz zorladı haliyle ama o kadar güzzel kokular vardı ki hava da, sonbaharın sarı çiçekleri missler gibi salıyorlar ağularını. Derin derin nefesler çekerek ciğerlerime doldurduğum oksijen ve muhteşem afrodizyak kokular, damarlarıma kan, kaslarıma enerji oldu.
Midye tavalara üzülerek hayır dedim ama o akşam süper bir yemek organizasyonu yaptım. E hal böyle olunca da Sarıyer'de mola verip midemi bastırsın diye sütlü kahve ile idare ettim.
İşte böyle sonuç olarak 51,5km'lik güzel bir yol yapmış biraz yorulmuş, arada bir öküzden bozma sürücü ile dalaşmalarımı saymazsam, çok güzel bir gezi yapmış oldum.
Bunu yazdım 1; o yokuş benim hedefim olacak. Antreman yapıp gidip gidip orayı çıkmayı deniycem. Psikopata bağlıycam anlayacağınız :)
Bunu yazdım 2; çıkışı bu kadar geçe bırakmayacağım ki, o midyeleri yiyebileyim (gördüğünüz gibi, horoz ölür gözü çöplükte kalır :D)
0 yorum:
Yorum Gönder